23 Nisan 2010 Cuma

Kasımpaşa Maçı Biletleri


Hafta sonunda oynanacak Kasımpaşa - Fenerbahçe maçının biletlerinin fiyatı satışa çıktığından bugüne kadar çok tepki görmüştü. 120 Lira olarak belirlenen bilet fiyatlarına gerek Fenerbahçe taraftar grupları gerek ise Fenerbahçe taraftarı tepkisini belirmişti. Bu tepkiye Fenerbahçe yönetimi kayıtsız kalmadı. Kasımpaşa maçının biletlerini 120 lirada alarak Şükrü Saraçoğlu stadı Migros tribünü altındaki Biletix gişesinden 50 ve 80 TL fiyatlarla satışa sundu.

Taraftar desteği adına bilet fiyatları arasındaki farkı Fenerbahçe Spor Kulübü karşılayacak. Açıkçası çok fazla beğenmediğim bu Fenerbahçe yönetimi çok doğru bir hamle yaptı. Ve alkışı haketti.

Tebrikler!


Coach Of The Year



NBA'de Yılın Koçu ödülünü Oklahoma City Thunder'ın koçu Scott Brooks kazandı. Bu sezon Thunders ile beklenilenin oldukça üstünde bir performans sergiledi. 50 galibiyet 32 mağlubiyet alarak Batı Konferansı'nı 8. tamamladılar. 8. olmaları sizi yanıltmasın.Sezonu çoğu zaman Batı'da 4-5-6. sıralarda sürdürdüler. Ama sezon sonu yaklaşınca diğer takımlar biraz vitesleri yükselttiler ve Oklahoma'yı 8. sıraya ittiler. Konferansı 6. ve 7. sırada bitiren San Antonio ve Portland'la galibiyet mağlubiyet sayıları aynıydı.

Scott Brooks hak ettiği ödülü kazandı.Bu ödülü kazanmasında en büyük rol ligin en genç sayı kralı olan Durant'tadır. Rusell Westbrook'unda hakınnı yememek lazım.

Milwaukee Bucks ve Ersan'ın koçu olan Scott Skiles ikinci olurken, Portland Trail Blazers'ın koçu Nate McMillan ise 3. oldu.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Defensive Player Of The Year



NBA'de Yılın Savunmacısı ödülünü 'Superman' yani Dwight Howard aldı. Bu ödüle üst üste ikinci kez layık görüldü. Bu sezon ki ortalamaları; 13.2 ribaund,  2.78 blok ve 66 kere double double yaptı. Ayrıca 2 sene üst üste hem ribaund hemde blok kralı olarak tarihte bunu başaran ilk oyuncu oldu.

20 Nisan 2010 Salı

Başkanım Beni Al!


Inter biraz önce kendi evinde Barcelona'yı 3-1'le geçti.Maçı Star TV sayesinde takip edemedik .İnternetten izlemeye çalıştık olmadı.

Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa Guardiola yönetimindeki Barcelona ilk defa bir maçta 2 farklı mağlubiyet tattı. Eğer ola ki Inter finale kalıpta Madrid'te kupayı kaldırırsa Jose'nin Milano'ya dönmesi için ortada bir neden kalmaz. Real Madrid Barcelona'ya karşı oynadığı son 4 maçta attığı gol sayısı 2. Bu sezon 300 milyon euro'luk transferle rağmen Barcelona'ya gol atamadı.Jose'nin Inter'i 3 golle geçti Katalanları.

Finale kim kalır bilinmez. Ama seneye büyük ihtimalle Real Madrid'in başında göreceğiz Mourinho'yu.

Helal Olsun #1

Blog da yeni bir seri oluşturuyorum bugün itibariyle. Beğendiğimiz, alkışladığımız yazıları "helal olsun" başlığıyla kendi şahsımızda onore edeceğiz.

Ve ilk olarak Esat Dergi'nin bugün yazdığı yazıyı koyuyoruz bu kategoriye. Hakikaten diyecek bir şey kalmamış bize.

" Fenerbahçe Eyfyallayöküll! Patladı! "


Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun en güzel olduğu, yani güneşin en sert şekilde düştüğü dakikalarda bir pankart gözüme çarptı. Yarısı siyah-beyaz, yarısı sarı-lacivert; Sizinkisi bir aşk hikayesi, bizimkisi aşkın ta kendisi...

Derbi bitti, hakem konuşuluyor, Fenerbahçe değil, Fabio Bilica konuşuluyor. Haftalardır olduğu gibi, haftalardır Fenerbahçeli futbolcular bazen kazanamasa da çılgınlar gibi savaşıyor ama futbol bilginleri de cahilleri de bunu görmüyor. Ligin final bölümünde kim daha çok savaşırsa kim daha çok terliyorsa, kim daha çok topun önüne ayak, kafa koyarsa o kazanır.

Tam iki aydır köyün delisi olarak dil döküyorum, savaşıyorlar! İzlanda'nın başkenti Reykjavik'in 160 km güneydoğusunda yer alan "Eyfyallayöküll Yanardağı" yeniden faaliyet geçti ya Fenerbahçe'de futbolcuların patlaması bunla eş değer. Türkiye'de neden eleştiri doğru üzerinden, yapılmış takdir edilmesi gereken bir şey üzerinden söylenerek yapılmıyor? Sadece yanlışlar var dillerde, tekmeler var, küfürler var, sadece bunlar var? Fenerbahçe ligin bu noktasına nasıl geldi, düşünülmüyor.

Haftalardır "Fenerbahçe kötü oynuyor ama kazanıyor" deniliyor.
Zenginlik olarak ofansif anlamda futbolun gazına basmış bir temponun olmadığı doğrudur ama kötü futbol yoktur. Fenerbahçe kaybederken, kazanamıyorken aynı şeyi demiştik, Fenerbahçeli futbolculara odaklananın. Topu bırakın, skoru bırakın, hocayı bırakın, taktiği bırakın ve onların mücadelelerine göz gezdirin. Şimdi derbiden sonra yine bakıyorum etrafa kör olmuş insanlar çimlere kafa atmışlar gibi bu mücadeleyi görmezden geliyorlar. İçinde Fenerbahçe olan her şey savaşıyor bilmiyorlar.

Futbolcular bu sezon hakkında çıkan onca eleştiri ve hakarete karşın, çok ufak bir süre taraftarını da kırmasına karşın canla başla uğraşıyor. Budur ortada bir şey varsa, o eserdeki imzalardan biri, bu böyle bilinmeli. Türkiye'de futbol yüzde 70 mücadeleye dayalı. Bırakın Avrupa'yı, Filipinler’deki futbolu. O kadar çok söylenmeyen, boş işlerde dolanan, ayrıntılara girmeyen görüyorum ki çılgın geri dönüşün sahibi bu takıma bu haksızlık fazla...

- Kimse F.Bahçe takımının sahaya çıkarken nereye baktığını fark etmez. Özer Hurmacı ile Emre Belözoğlu'nun kendi aralarında o saniyelerde ne konuştuğunu fark etmez. Türk Telekom tribünde yapılan koreografiyi (Bu dünyayı yakarız, şampiyonluk gelince) görür bu iki futbolcu, etkilenmiştir. Güzellik konuşulmaz, Emre sahada sinirlenirse kişi başı 15 dakika konuşulur.

- Kimse F.Bahçe'nin yaklaşık bir aydır yaptığı santra taktiğini konuşmaz. İşin en çok teknik yönünü sevenler, "hayatım futbol" diyenler bile. Alex topu yarı sahada çapraza, taça atar. Ardından "7" futbolcu o alana pres için hareketlenir. Futbolcuların maçın ilk saniyesinde daha "birlikte" oluşu konuşulmaz, sabah kahvaltılarını aynı saatte yapmadıysa manşettir ama.

- Kimse Volkan Demirel'in geçtiğimiz hafta olduğu gibi, bu hafta da golden sonra yaklaşık 50 metre depar atarak orta sahada arkadaşının üzerine "inanarak" atlayışını konuşmaz. Bunun ne anlama geldiği düşünülmez, Volkan sahada profesyonellik olarak zayıf ve sansasyonel bir hareket yaparsa sansasyon kuraldır! Koşu nedendir düşünülmez...

- Kimse Fenerbahçe'nin son 21 derbide aldığı 16 galibiyeti, yazıyla onaltı konuşmaz, düşünmez, sentez etmez. "Derbi" yani "rakiplerine" karşı alınan yüzde 76'lık galibiyet artık sıradanlaşır. Kimse panik yapmaz derbi rekabeti gidiyor diye sert bir şekilde rakiplerini eleştirmez ama hep güzel futbol ister.

- Kimse Beşiktaş maçının hakemi Hüseyin Göçek'e Fenerbahçelilerin daha çok tepki verdiğini bilmez. Kimi televizyon başında kimi gazete karşısında kendine sunulanı okur. Oysa o gün statta 55. dakikadan 85. dakikaya kadar deli gibi tepki veren kararları anlayamayan Fenerbahçe tribünleridir. Üzerindekini yırtan gördüm, sinirden, bilinmez. Zannedilir Fenerbahçeliler memnun.

- Kimse Alex de Souza'yı bugün konuşmaz. Alex de Souza iki büyük maçta Fenerbahçe kazanamadıysa konuşulmuştur daima. Bu istatistikleri döven adamın sezonun en önemli virajında attığı "yetenek" golleri öyledir ki sıradanlaşmıştır. Alex koşmuyordur çünkü, şampiyonluk kapısını aralamıştır bilinmez. Fenerbahçe kaybettiğinde "Alex" hastalıklı beyinler ezberlediklerini yine yeniden yazarlar. Ya peki başarı varsa takdir ederler mi?

- Kimse maç sonunda Uğur Boral'ın ameliyatlı ameliyatlı arkadaşlarıyla galibiyet coşkusu yaşadığını fark etmez. Fark edenlerin sayısı azdır. Çoğu insanın düşündüğü yine ayrıntılarda saklı sır, formül değil, hakem düdüğüdür! Beyinler düdüklerden sağır olmuş. Uğur Boral sahaya atlıyorsa...

- Çok değil bundan 4-5 hafta önce Fenerbahçe'nin şampiyonluk şansı için atıp tutanlar (düşüncelerini söyleyenler değil) F.Bahçe'nin bu noktaya nasıl geldiğini hiç ama hiç düşünmez. Nasıl ayağa kalktığını hiç düşünmez.

Doğruyu görüyorsa da kaçar; Aziz Yıldırım ve fazlası.
Çünkü bunu görmek ona prim vermez.
Ona "eleştir" denmiştir.
Koyun gibi eleştirir ama, başkalarının düşüncesiyle...


- Kimse Fenerbahçe - Beşiktaş maçı öncesinde neler oldu bakmaz, bilmez, bilmek istemez. Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı ve Kupa 1'de final oynayan Fenerbahçe Acıbadem'i maç öncesinde kupalarıyla tur atarken ayakta "ağlayarak" alkışlayan Fenerbahçe taraftarını görmez.  Fenerbahçe'nin branşlardaki başarısını görmemek için direnir.

Onun için futbol ve hakem daha önemlidir.

Spor futbol mudur? Spor Kulübü ne demektir? Kimse Fenerbahçe'nin başarısını öne çıkartarak diğer kulüpleri eleştirerek daha büyük başarılar için yapıcı eleştiri yapmaz! Sporda rekabet bitme aşamasında kimse fark etmez. Fenerbahçe Spor Kulübü sezonu belki de beş kupa ile kapatacak, nasıl oldu bu diye düşünülmez...

- Hani herkes hakemi konuşur ya! Maçın kaderini ona bağlar! Fenerbahçe'nin rakibine penaltı harici yarım pozisyon vermediğini söylemez maçın kaderini buna bağlamaz ya bir de futbolun büyüsünü bilen onlarca kitap okuyan, onlarca bloklar arası pas yapan beyinler maçın ilk yarı 3-0 olacağını biteceğini söylemez. Alex ve Güiza'nın kaçırdıkları umrunda olmaz.

Gördükleri düşündükleri değildir yine! Öyledir ki Mehmet Topuz'un ikinci yarı Tello'dan yüreğiyle kaptığı ve gole gittiği topta çalınan faulün F.Bahçe lehine "bir" gol olduğunu kimse tarafından görülmez.

Tekme yoksa görüntünün önemi yoktur.
- Kimse Aziz Yıldırım'ın peşinden giden ezeli rakip yöneticilerin, yönetim tutumlarını biçimlerini görmez. Görüp bunları eleştirmez. Eleştirmediği için iki hafta önce kukuman kuşu olanlar, bugün bir tek barkovizyon eksiği ile konuşur, bağırır, Yıldırım taktiğinden yöneticiliğinden devam eder. Neden kulüplerin kendi karakteri yok? Hep bir devam, hep bir tekrar etme, taklit etmektir yöneticilik. Yanlışsa Aziz Yıldırım'ın tutumu neden taklit edilir? Bunlar neden tenkit edilmez.

- Kimse Fenerbahçe'nin haftalardır rakiplerine pozisyon vermediğini söylemez. Kötü oynadığını söyler. İyi oynamadığını söyler. Total futbol yok der. Son haftalar olmuş eli çenesinde bu futbolla şampiyon olunursa diye dağılır. Fenerbahçenin pozisyon vermemesi, rakiplerinin fırsatlarını yok etmesi ve sahada maçı savaşarak tutması iyi futbol değildir çünkü.

Çok kolaydır ya bu!

- Kimse F.Bahçe tribünlerinin bu sene takımlarına ne kattıkları, takımlarından ne aldıklarını görmez. Görülen sahaya kendini bilmez birinin attığı bir çakmaktır. Fenerbahçe tribünleri takım üst üste kaybederken, kazanamıyorken inatla 45 bin olmuştur, tıka basa doldurmuştur. Hiçbir psikolojik anlatım o müthiş seri inat eden desteği anlatamaz. Ve bunda ilk payın F.Bahçe yönetiminin biletleri 22 TL yapması, bir bakıma şampiyonluk rezervazyonu yapmasını bugün tekrarlamaz. Eğer Fenerbahçe yönetimi taraftarıyla sevgi dalaşındaysa siyah siyah manşetler senaryolar hazırdır.

Taraftarının savaşıyla da gelen biletlerin 22 TL'ye düşürülme kararı kupanın bir kulpunu tutmak demektir, bugün bilinmez.

- Kimse halen daha inatla Fenerbahçeli futbolcuların üst üste jeneriklik goller yiyerek saçma puanlar kaybettiği maçlar dahil bugüne kadar olan süreçte deli gibi "mücadele ettiklerini" görmez, ya da başarıyı buna bağlamaz. Çünkü sahada 10 gol atan bir takım yoktur, sahada savaşan bir takım vardır. Önceki haftalarda Emre ile başlayan Selçuk ile devam eden bir pres vardı Kadıköy'de. Taraftar nirvanaya ermişti. Bunu Fenerbahçe haftalardır yapıyor;

Alın size derbiden örnek. Mehmet Topuz'un 90. dakikada bir topa 20 metreden nasıl koştuğunu izleyin. Futbol elbet güzel pas, akıllı şut, iyi futboldur da ama kazanmak savaşmaktır. Fenerbahçeli futbolcular deliler gibi savaşıyor, deliler gibi. Kimse bunun anlamının "mücadele" olduğunu ve başarının hak edildiğini söylemez. Selçuk'un şutuyla kazanılmıştır maç onlara göre, Fenerbahçeli futbolculara göre ise "savaşarak", "pozisyon" vermeyerek, sırlardan biri budur.

Derdim, dert yaratan Türkiye'de doğruyu söylememe hastalığımız. Gerçekten bu salgın. Derbiden sonra pozisyonlardaki hataları sayıp skor tablosu yapıp affedersiniz gerizekalı çekişmeler içine girersek ve her hareketi ekşi görürseniz kusura bakmayın siz de eşeliyorsunuz demektir.

Doğruları söylemenin "başarılı" demek bu kadar zor mu!
Bu kadar zorlaşmasına anlam veremiyorum...

Fenerbahçe derbiyi kazandıktan sonra ligde kalan 17 takımın taraftarının saatler boyunca gerilim yaşamasına, bunun bir oyun olduğunu unutmalarını da anlamıyorum. Ekşisözlük'te entry giren 10 isimden 9'u Fenerbahçeli değildi, varın gerisini siz düşünün.

FABİO BİLİCA

Fenerbahçe'de misyonunu tamamlamış futbolcu. Bunu o kazı sahnesi olmadan önce de defalarca söyledik. Önceki haftalarda rakibin kafasına öldürücü tekme sallayan, sahada akli dengesini kaybedip deliren, takım ayaktayken bu dengesizliklerden türlü puanlar kaybeden Bilica belki de sezonun en iyi maçını oynadığı, her pozisyonda alkışlandığı maçta yine kendini kaybetti.

Fenerbahçe çubuklusunun ne olduğunu şu anki Fenerbahçe yönetimi çok iyi biliyor. Bilica'nın yerinin dolması yarım saattir. Teşekkür edilerek, yollar dört hafta sonra ayrılmalı. Fenerbahçeli de Bilica'dan mutlu değil, yaptıklarından. Bir takımın inanç dolu galibiyetine aynı takımdan bir oyuncu gölge düşüyorsa, çubuklu değil. Fenerbahçe yönetiminin sezon sonu bunu yapacağını çok da iyi biliyorum.

HÜSEYİN GÖÇEK

Bütün Türkiye zaten hatalar konusunda hem fikir. 55. dakikada akılda kalan penaltının 10 dakika sonra çalınmasından tutun, Vederson'un gördüğü kırmızı kartın komikliği kadar da.

Tek tek hataları saymak denge yapmak dengesiz bir beyninizin olduğunu gösterir. Maçı çok dikkatli, çıplak gözle izliyordum ki 50. dakikaya kadar hiç bir gerilim yoktu, futbolcular tartışsa dahil birbirlerinden özür diliyorlardı. 50'ten sonra ne oldu düşünmek gerek.

Hüseyin Göçek'in kararları Fenerbahçe'nin mücadelesinin önüne geçmiştir, futbolcularının savaşının önüne geçmiştir. Fenerbahçe'nin bu hatalar ile kazandığını düşündürenler cayır cayır yanacak.

TEK FISILTI

Mart 23'de 8 hafta kalmışken, Fenerbahçe 6 puan gerideyken, yani herkese göre sezon bitmişken, Fenerbahçe maçlarını çıplak gözle izleyerek "istek ve inanç" kelimesini gördükten ve rakiplerin özellikle vurguluyorum "sinirlerini" ölçtükten sonra Fenerbahçe 76-74, Bursaspor 71-73, G.Saray 69-71, Beşiktaş 68-70 puan tablosu diye kendimce, özgürce tahmin yapmıştım.

Bunu hayal olarak gören ekşi beyinli, bol tuzlu bir arkadaş "sporx in en kötü yazardır kendisi, zira en son verdiği tahminlerle de bunu kanıtlamıştır ki ona göre fenerbahçe kalan 8 maçını kaybetmeyerek ve en az yedisini kazanarak şampiyon olacaktır. kendisinin bir an önce selçuk yula ve ömer çavuşoğluluktan çıkmasını temenni ediyoruz. (bkz: bol kepçeden sallamak)(bkz: aziz yıldırım yancıları)" demişti.

İnsanlara saygı duyması gerektiğini, okuduğu insanın illa ki "onun gibi düşünmesi" zorunluluğu olmadığını, hakaret etmediği sürece "istediği" şekilde kendi düşüncelerini açıklayabileceğini sayemde öğrendiğini düşünüyorum. Bursaspor'un ligi bu noktaya getirmesi takdirliktir, fakat Fenerbahçe yüzde 99.9 şampiyon olmuştur.

Bursaspor'un kalan üç maçının ikisine odaklanın...

http://www.sporx.com/yazarlar/esat_dergi/8135/

Inter - Barcelona



Şampiyonlar ligi yarı final heyecanı bugün başlıyor .Daha önce gruplarda karşı karşıya gelen Inter ve Barcelona bu kez yarı finalde kozlarını paylaşacaklar. Volkan patlamasından dolayı uçuşlar iptal olunca Barcelona teknik ekibi yaklaşık 12 saat süren bir yolculukla Milano'ya varmış. Bu süre zarfı içinde herhalde Guardiola Inter'i analiz edecek daha çok vakit bulmuştur. Mourinho cephesinden ise "Guardiola için dünyanın en iyi teknik adamı diyebiliriz" açıklaması gelmiş.

Açıkçası bu karşılaşmadan hiç bir beklentim yok. Inter ve Barcelona sahaya kaybetmemek için çıkacak. Barcelona Arsenal ve Stuttgart maçlarına ziyade daha kontröllü oynayacaktır. Inter ise gol yemeden duran toplarla ve kontra ataklarla gol bulmaya çalışacaktır. Mourinho çalıştırdığı takımlarda sahasında en son 23 şubat 2002'de Beira-mar'a karşı mağlubiyet tatmıştı kendi evinde. Ondan sonra Mourinho deplasmanından 3 puanla dönen çıkmadı.Bugünde çıkmayacak kanaatindeyim.

Öte yandan Star TV alınan tepkilerden hiç bir sonuç çıkarmamış. Ve bu akşam maçı yayınlamak yerine reyting rekorları kıran Papatyam dizisinin yeni bölümü var.

Kaçırmayın!




Komik Olma Ey Beşiktaşlı

Son günlerde derbiden sonra bir "adalet" masalıdır gidiyor. Neymiş efendim biz adaletsizmişiz, Beşiktaş ve taraftarı adaletliymiş. Peh peh peh.

Yukarıdaki pozisyonu hatırladınız mı dostlar? Hatırlamayanlar varsa söyleyelim. İlk yarıdaki şu 3-0'lık maçtan bir kare. Hani Gökhan Gönül'e yapılan ama verilmeyen penaltının pozisyonu. Hani ofsayttan gol attığınız maç vardı ya aynı maçtan işte.

Bunlar olmuştu ama biz o gün, kötü oynadık diye sustuk. Çemkirmedik sizin şu gün yaptığınız gibi. Üstelik o maçta skor 3-0 olmasına rağmen sizin 2 gün önce oynadığınızdan daha iyi oynamıştık. En azından şutumuz falan vardı.

Farkımız buradan geliyor işte. Şimdi anladınız mı? Siz çemkirirsiniz, biz gerçekleri söyleriz! Şimdi gidin ister Bursa'ya yatın ister kaçan şampiyonluğa yanın. Her koşulda biz size kahkahalarla gülüyoruz!

18 Nisan 2010 Pazar

Yenmek Var, Yenmeyi İstemek Var

Maçtan geleli çok oldu ama bazı arkadaşlara açıklama yapmaktan, laf yetiştirmekten buraya sıra ancak geldi. :)

Kadroları gördüğüm dakikadan, son dakika düdüğüne kadar maçın özeti yazdığım başlıkta gizli. Neden mi? Nedeni çok basit dostlar, yüzyılın "sözde kahini" Mustafa Denizli sizce 9 defansif oyuncu ile çıkıp içeride Fenerbahçe'yi nasıl yenebileceğini düşünür? Biri bana futbol mantalitesi uygun olarak anlatsın şunu yahu çıkamadım işin içinden. Bir de Fenerbahçe'ye bakalım. Özer, Mehmet, Emre, Alex, Guiza. 5 ofansif oyuncu az değil kardeşim 5 yahu. Demek ki teknik direktörlerden hangisi bu maçı almayı, şampiyon olmayı daha çok istemiş kadrolarda gizli.

İkincisi Fenerbahçe'mizin gol sevincini izleyin. Yedek kulübesinden, saha içindekilere ve tabii ki büyük taraftara. Herkes inanmış, herkes istiyor yenmeyi. Korkan yok, korku yok.

Normal de bu yazıda hakemden, Bilica'dan da bahsedecektim. Ama inanın ki gerek yok. Gına geldi her Fenerbahçe galibiyetinden sonra söylenen klişelerden. Bir de böyle bir analiz yapalım dedik. Gerekirse klasiğini de yaparız.

Ve son olarak;

" BU DÜNYAYI YAKARIZ, ŞAMPİYONLUK GELİNCE."


10 Nisan 2010 Cumartesi

# 10 Nisan 2010 - El Clasico

Beklenen gün geldi, belki haftalardır hatta aylardır tüm dünya futbol izleyicisinin beklediği maç günü 10 Nisan. Ne olur peki? Berabere bitecek gibi geliyor bana nedense ama tek dileğim bol gollü olması.

Sizce?

1 Nisan 2010 Perşembe

Tanburacı Osman

Ne zamandır yazacağım hep erteliyordum, elim varmıyordu yazmaya; hatta içimden de gelmiyordu  onun hakkında yazmak. İnsan eleştirmeyi pek sevmem ama hakedeni de eleştirmezsem kendime ters düştüğümü düşünürüm.

Mesela Osman Tanburacı, ben bu adamı eleştirmezsem olmaz, olamaz. Neymiş efendim spor yazarıymış, külahımı koydum ona anlatsınlar. Ne zamandan beri taraf olan kalemler spor yazarı statüsüne giriyor dostlar? Ya da benim spor yazarı diye tanımladığım olgunun tanımı farklı bazı insanlardan. Spor yazarı dediğin adam-kadın objektif olur arkadaş, tuttuğu takım için subjektif olmaz. E Osman Tanburacı taraf olmakta, subjektif olmakta bu işin ehli. Şahsi fikrim bu adam spor yazarı değil olsa olsa taraftır. Taraftar bile değildir çünkü bazen ortamı germek için yazdığı yazılarla, söylediği sözlerle holiganları bile taş çıkartmaktadır.

Son Galatasaray - Fenerbahçe maçından sonra yaptığı saçma sapan açıklamalardan sonra zaten bir çok Galatasaray'lı da onun yazılarını okumayı kesmiştir. Niye okusunlar ki? Ego tatmin etmek için mi? Onun için aracıya gerek yok.

Objektif olabilmek zor iş arkadaş, hakikaten zor.

Not: "Sen rakip takım taraftarı olarak bunu yazıyorsun kendin dediklerinle çelişmiyor musun?" diyenler olacaktır. Merak etmeyin kendi takımımın "sözde spor yazarları"nı da burada paylaşacağım diyorum o dostlara da.
Related Posts with Thumbnails