8 Eylül 2009 Salı

Nerede O Eski Championship Manager'lar Fan Clup

"Remember, Remember the Fifth of November" diye açılış yapası geliyor insanın.
Hatırlayın ey güruh...Futbol Bağımlıları Hatırlayın...

...yazılar hızla geçerken birden bire yanıp yanıp sönen yazılarla gol attığını anlayan nesil.
...ve birden bunun ofsayft olduğunu anlayınca dumur olanlar hani...
...hemen değişiklik yapmak için bench'e yönelen, ve kutsal kurtarıcısı Maxim Tsigalko'yu oyuna sürenler.

...Julius Aghahowa'yla dünya asist krallığı, Maxim Tsigalko'yla Metin Oktay'ı tarihe gömen dünya gol krallığı rekorları kıranlar.

Evet sizlere sesleniyorum.

...koca koca ekranlarda bedava oyuncu alıp 8 milyon dolara satarak göz yaşlarına boğulduğunuz günleri ne çabuk unuttunuz?

...izleyemediğiniz maçları kafanızda hayal edip "lan havada iki kez dönmeli röveşata attırdım ben" diyebildiğiniz günleri ne çabuk çıkardınız maziden?

- Championship Manager markası endüstriyel futbola yenildi. Hem de 2'ye bölündü bu zaman zarfında.

Artık yeni nesil o eski Championship Manager'ların ne anlama geldiğini hiçbir zaman göremeyecek. izleyemediği maçı hayal etmenin tadına varamayacak.

-Hadi siz de uzatın elinizi ve kulübümüze destek verin...
-Bizler o günlerin şahitleri olarak bu hikayeleri dilden dile aktaralım.

Gün gelir o toprağa düşer, toprak çiçek olur, çiçek açar ve bir arı konar;
İşte o arı biz oluruz... :)))

DURUMUN HİKAYESİ

Championship serisi 03'ün sonunda ayrılığa gitmiş ve "Championship Manager" ve "Football Manager" olarak ikiye ayrılmıştır.

Oyunun yapımcısı Sports İnteractive " Football Manager " adıyla yeni yapılanmayı Sega'ya geçirir.
oyunun ilk para babası Eidos İnteractive'de "Championship Manager" isim hakkıyla üretime devam eder.

Bizler, yani en azından bendeniz oyunun yapımcısını takip edenlerdeniz. Ayrılma sonrası oynadığım ilk Championship Manager berbattı. Hazırlık maçında 42-0 yenilmiştim. Hata doluydu. Böyle olunca asıl oyun kurtlarının çıkardığı versiyonun football manager olduğunu farkettik.

Yıllar geçti bölünmenin üzerinden. football manager açıkara ilerletti simülatif menejerlik olayını. İzlenebilir motorlar ekledi oyuna. Eidos sırtını doğrultamadı bidaha. Çıkardığı oyunlar satmadı. Hatta bu sene bedava satacaklarmış duyduk. İçler acısı durumdaymış efsane marka.

Ama beyler, sizler ayrıldınız, bizim için de o eski keyif kalmadı artık. Büyük büyük yazılarla küçük gözlerimizle izlediğimiz ekranda hızla geçen yazılar ve gol olunca yanıp sönen ekran, onun verdiği boğazlara dolan heyecan gelmedi geri. Çıkmadı bir daha
Serhat Ulueren'li, Ahmet Çakar'lı, Şansal Büyüka'lı, Erman Toroğlu'lu türkçe yama paketleri. Serhat Ulueren'li, Ahmet Çakar'lı, Şansal Büyüka'lı, Erman Toroğlu'lu türkçe yama

Sizin aranızda
Championship Manager vs Footbal Manager gibi bir savaş oldu, ama kaybeden bizler olduk.

-
Nerede o eski Championship Managerlar Fan Klup kuruyorum.
- Gelenler bu başlığa girip bir cümle yorum yazsın.
- Sonra hep birlikte Eyüp Camii'ne gidip su döküneceğiz, 2 rekat namaz kılıp anısına el fatiha okuyacağız eski oyunun.


Sağlıcakla...

Çağlar Kulaksız

Biraz Nostalji - Pierluigi Casiraghi

Günün futbolundan elzem tatlar çıkarırken geçmişe dair unuttuğumuz çok fazla şey olduğunu farkediyoruz bazen. Öyle ki ülke ekolleri sandığımız kadar kolay oluşmadı. Ekol futbolcular ülke ekollerini yarattılar.

Burada da yine bir ekolden bahsediyoruz. İtalyan forvet ekolünün en güzel örneğinden. Sıradışı bir forvetten.

Dünya futbol tarihinin en acı kaybıdır kendisi. Ha kayıptır deyince öldüğü falan yoktur yanlış anlaşılmasın.

Bilinen en büyük italyan futbolcular olan
Fabrizio Ravanelli, Alessandro Del Piero, Paolo Rossi, Paolo Maldini, Gianfranco Zola, Marco Simone gibi isimlerin hepsini istese cebinden çıkaracak kumaşa sahip eşsiz bir forvetten bahsediyoruz.

Evet, belki Francesco Totti ile bir ayarda bi adamdı. Monza, Juventus, Lazio ve Chelsea'de oynadı.
Altyapı da dahil olmak üzere sadece 13 sene forma giyebildi... 85'te başlayan futbol hayatı 98'de sona erdi.
69 doğumluydu ve aktif futbolu bırakmak zorunda olduğu farkedildiğinde 29 yaşındaydı henüz.

ve o 13 senede italya ligi ağırlıklı bir kariyerde 310 maçta 86 gol gibi bir verisi vardı.

Adına layık kasırga gibi bir adamdı tabiri caizse. gol attığında topu bir ayağında bir de kalede görebiliyordunuz. lakin ne olduysa chelsea'ye transfer olduğunda oldu.
sert ingiliz futbolu onu da aldı aramızdan.

8. kez formasını giydiği Chelsea'de sakatlandı maç esnasında.
Belli ki sanılandan kötüydü durum. Bağları feci biçimde kopmuştu.
Düzelemedi. Futbola geri döndü ama 2 maç daha oynayıp bıraktı.

An itibariyle İtalya ümit milli takımı teknik direktörüdür.
Bizlere izleteceği çok şey vardı. Ama kısmet değilmiş.

Not: Hava topu ustasıdır - boş kaleye atamama hastalığı vardır, illaki önünde kaleci olmalı. Birde kaleciyi geçme hastalığı vardır, çok iş açmıştır başına ama leblebi gibi gol atıyormuş o kesin.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Rize Şehir Stadı

Bakmayın şehir stadı yazdığıma, stad ismi konusunda bir belirsizlik var ortada. Kimisi stad isim haklarını Turkcell'in alacağını söylüyor, kimisi eski stadın ismi olan Atatürk Stadyumu isminin verileceğini söylüyor. Neyse konumuz bu değil tabii ki.

Çaykur Rizespor 1 yılı aşkın süren çalışmalar sonucunda Fenerbahçe maçı ile yeni stadına kavuştu bildiğiniz üzere, hatta Boluspor ile ilk lig maçınıda oynadı. Stad 15.781 kapasiteli(küsüratına kadar öğrenmemi sağlayan arkadaşıma teşekkürlerimi sunarım). Az gelebilir tabii ki bu kapasite ama değil. Büyük ama işlevi olmayan nice stad biliyoruz, böyle ufak ama ambiyansı, akustiği iyi olan stadlar lazım bize. Bize dedim evet bize, ülkemize. Neden peki? Çünkü biz artık büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmayı istiyoruz. Bunun için olmazsa olan ne peki? Tabii ki stad yeterliliği.

Kayseri harika bir stad yaptı, biraz zeminide düzeltirlerse daha bir harika olacak. Onlardan sonra Rize'nin de böyle güzel bir stad projesine girip, bitirmesi takdire şayan. Artık diğer kulüplerimizinde bunu örnek alması gerekiyor. Sadece kendileri için değil, ülke için. Yanılmıyorsam Şanlıurfa'da da yeni bir stad var, detayını pek bilmiyorum. Bilen arkadaşlar bizide bilgilendirirse seviniriz. Sözün özü, eğer ki büyük bir organizasyon istiyorsak belirli yönlendirmeler hatta gerekirse maddi destekler sunularak Anadolu da yeni güzel ve işlevsel stadların yapılması teşvik edilmelidir. Burada görev artık TFF'ye mi düşer GSGM'ye mi düşer biz bilemeyiz ama kime düşerse artık biraz aktif olmanın zamanıdır.

Unutmadan, stad futbol için önemli bir etkendir. Yeni stadlar sayesinde futbol seyir zevkimizde artacaktır. İngiltere buna en ideal örnektir.

Ciao Bella



Estonya Maçı Öncesi


Nihat'ın sakatlığından dolayı oynayamıcak olması nedeniyle Fatih Terim 11'e Sercan Yıldırım'ı dahil etmiş.Nihat'ın oynamaması bizim için büyük avantaj.Çünkü Nihat en son golünü Çek Cumhuriyeti'ne attı ve sakatlandı.15 aydan beri ortada ne gol var nede Nihat.Sercan kendisine verilen şansı umarım iyi değerlendirir.

Takıma Sercan'ın monte olmasıyla beraber Fatih Terim'in kafasındaki 11 şekillendi.
Volkan-Gökhan-Servet-Gökhan Z.-Hakan
Kazım-Emre-Hamit-Arda
Sercan-Tuncay.

Fatih Terim'in bu 11'i nası sahaya süreceği ise merak konusu.Çünkü eldeki oyuncularla çok alternatif taktikler kurgulanabilir.4-4-2 , 4-3-3 , 4-2-3-1 gibi taktikler uygulayabilir.Maçın gidişatına göre sürekli kenardan hamleler yapacak Fatih Hoca.Ama bana en mantıklısı 4-2-3-1 gibi geliyor.Defans 4'lüsünün önüne Hamit ve Emre bu mevkiler için biçilmiş kaftan.Sağ açıkta Fenerbahçe'de Dos Santos'la beraber son zamanların en formda oyuncusu ve Fatih Hoca'nın büyük bir sempati duyduğu Kazım.Fenerbahçe'de soldayken fırtına gibi esen Tuncay.Şüphesiz bu sene Galatasaray'da mevki değiştirmesine rağmen insanüstü bir performans sergileyen Arda Turan.Arda'yı sol açıktan çok beyin olarak kullanırsa Fatih Hoca , Emre ve Hamit de ona gerekli desteği verecektir.Arda'nın işide kolaylaşacaktır.Galatasaray'da harikalar yaratan Arda'dan bu maçta çok şey bekliyorum.

Tek soru işareti ise kadroda forvette olacaktır.Sercan milli forma ağırlığını umarım kaldırır arkasında yaratıcı bir destek var.Gol veya goller bekliyorum ondan.Eğer Sercan tutuk kalırsa yerine Semih girer ve Semih'in alışık olduğu bu taktikle Milli Takım'ımız rahat kazanır.

Estonya sert ve defansif oynayan bir takım.Arda maçın kilit adamı olacak.Erken bir golle işimiz çok rahatlar.Ama dakikalar geçtikçe aradığımız golü bulamazsak herzamanki gibi stres ve panik olacak.O yuzden bu maçta Arda'dan çok şey bekliyorum tabii solda değilde 10 numarada oynarsa.

Karşılaşma 21:00 ve yayıncı kuruluş ATV.Haydi 2010 Güney Afrika'da bizde olmak istiyoruz.
No vuvuzela..

Atamayana Atarlar



"Şu 30 saniye futbol okullarına çocukların eğitimine katkıda bulunmak için gönderilsin. Futbol böyle bir oyun."

Rıdvan Dilmen

4 Eylül 2009 Cuma

Yılmaz Vural

Türk futbolunun neşeli yüzüdür Yılmaz Vural. Hareketleri olsun, iddialı demeçleri olsun her zaman gündemde olmuştur. Son bir kaç senedir pek sesi soluğu çıkmıyordu Yılmaz hocanın. Bugün öğrendik ki Kasımpaşa'nın yeni teknik direktörü olmuş. Hayırlı olsun diyerek, kısaca onun kariyerine bakalım.

Yılmaz hoca bildiğiniz üzere hep övündüğü gibi Köln Futbol Akademisi eğitimlidir. Yani çoğu Türk teknik adamda olmayan bir eğitim. Kariyerine 1986 da Malatyaspor'u çalıştırarak başlamış. Ve ondan sonra Kasımpaşa'yı da dahil edersek tam 19 takım çalıştırmış 23 yılda. Bu alanda rekor ondadır sanırım, araştırmak lazım.

Ne dersiniz Kasımpaşa'ya ilaç olabilir mi?

YORUMSUZ!

Sabah haberlere göz gezdirirken internetspor'un Emre için kullandığı manşeti görünce şok oldum.Ya bu olayda bir kasıt var yada internetspor editörlerinin yazım hatası.Bu yazılışla direk Emre'ye ithaf ediliyor.Halbuki o iki kelimeyi tırnak içine alsa cümlenin anlamı tamamen değişecek.Kesme işaretine hiç değinmiyorum bile.
Bu konu baya tartışılır medyada.

http://www.internetspor.com/pic-kurusuna-3-mac-ceza-verildi-news12702.html

Emre Belözoğlu #5

Tamam Emre hırçın kabul ama bakıyoruz ki ilk 4 haftada 16 faulle en çok faule maruz kalan futbolcu. Bunu biraz açmak gerek. Neden açmak gerek? Çünkü herkes neredeyse her hafta Emre'nin yaptıklarını tartışıyor, eleştiriyor. Peki ya biraz objektif baksak? Yani en çok faul yapılan bu adamın üzerine oynandığını düşünemez miyiz? Futbol bu, teknik direktörler başarı için her detayı düşünür. Şahsi fikrim Emre'nin bu istatistikte 4 hafta sonunda lider olması bununla alakalı işte. Emre'nin üzerine oynanıyor. Teknik direktörlerin bir çoğu Emre'nin bu hırçınlığını bildiği için her maç öncesi onun üzerine oynanması için görevler veriyordur. Mesela son maçta Emre'nin atılmasına neden olan Nizamettin, 13 faulle en çok faul yapan 3. futbolcu. Bu adam biçilmiş kaftandır Emre'yi çileden çıkartmak için, ki görüldüğü üzere başarılıda olmuştur.

Tamam Emre hırçın ama kabul edelim ki bu adam bize lazım. Fenerbahçe için lazım demiyorum ama bize lazım diyorum. Yani milli takımımız için lazım, hele ki böylesi kritik bir viraja girmişken. Emre gibiler kolay gelmiyor bu ülkeye artık her maç sonrası onu tartışmak yerine biraz olsun destek olmalıyız. En azından sırf onu sevmeyenler eleştirmek için eleştiri yapmasınlar. Şu adamı biraz olsun rahat bıraksınlar. Ne yapalım karakteri bu adamın, böyle diye onun gibi bir yeteneği her hafta tukaka diye eleştirmek ne kadar doğru?

Anlayın artık değerli medyamız, bu adam hem milli takım için hem Fenerbahçe için olmazsa olmaz bir adam. Kendinize rant sağlamak yerine biraz olsun objektif baksanız olmaz mı?

2 Eylül 2009 Çarşamba

Fatih Tekke


A Milli Takımımızın oynayacağı ölüm kalım maçları öncesi Fatih Tekke gibi tecrübeli ve formda bir oyuncunun kadroya alınmamasını ben anlayamıyorum.Dick Advocaat'ın gidişinden sonra açılan Fatih Tekke son 4 maçta 4 gol atarak iyi bir form grafiği yakaladı.Benim şahsim düşüncem formsuz Nihat , sakat Mevlüt , tecrübesiz Sercan ve Fenerbahçe'de ilk 11'e bile giremeyen Semih'den birinin yerine kadroda Fatih Tekke olmalıydı.

Ha Fatih Terim'le arası kötüdür , bozuktur.Orası bizi ilgilendirmez.Biz Türk milleti olarak 2010 Dünya Kupasına kupasına katılmak istiyoruz.Fatih hocanın artık bazı şeyleri aşması gerek.Gökdeniz ve Yıldıray gibi Türk futbolunun yetişdiriği değerleri de hiçe saymıştı.
Mevzu-bahis futbolsa gerisi teferruattır sayın Fatih Terim.

Not:Fatih Terim bu akşam saat 20:00'de Fuat Akdağ ve Rıdvan Dilmen'in sunduğu Not Defteri'nde konuk olarak yer alıcaktır.Bilginize..

31 Ağustos 2009 Pazartesi

15 Haziran 2008

Başlık Nihat'ın son gol attığı tarih. Yani Euro 2008 Çek Cumhuriyeti maçı, bu fotoğrafta o maçtan. Sahi o maçtan sonra Nihat'ı hatırlayan var mı?

Not: Bir arkadaşımla girdiğim iddiamı sizinle paylaşayım, Nihat ilkyarı boyunca 5 gol atamaz demiştim anlaşma haberi çıktığı gün. O da atar demişti. Peki ya sizce?

29 Ağustos 2009 Cumartesi

6'da 5


Fazla söze gerek yok.Favoriydi Barca.Luce süpriz peşindeydi fakat izin vermedi Messi.Yaptığı süper asistle maçı kazandırdı diyebiliriz.Sırada Kıtalararası Şampiyonluğu var.

Yeni Transfer












An itibariyle ilk transferimizi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Gerçi biraz kolay oldu ama olsun ekibimize yararlı olacaktır. EurdyNkhe (Batuhan) arkadaşımızda bundan sonra yazılarıyla bizlerle olacak, pek severim kendilerini. Bu konu ile hoşgeldin diyor, başarılar diliyoruz efenim.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Tuncay Bilmecesinin Cevabı













Evet efenim Tuncay bilmecesinin cevabı hele şükür belli oldu: Stoke City. Tuncay'ın takım arkadaşı Robert Huth ile birlikte 11 milyon pound'a Stoke City'e satıldığı açıklandı.

Stoke City geçen sene Premier Lig'i 12. sırada bitiren, İngilizlerin bence sıradan bir takımı. Peki Tuncay'ın buraya gitmesi doğru mu? Kimine göre evet, kimine göre hayır. Ben ise duygusal davrandığım için doğru değil demek istiyorum ama diyemiyorumda, anlayacağınız karışık bir durum...

Tuncay Türk futbol tarihine çoktan adını yazdırdı, futbolunun yanında birde ideallerinin peşinden amansızca koşan futbolcu olarak yazdırdı. Yoksa Tuncay Stoke City de oynayacak futbolcu mu?

21 Ağustos 2009 Cuma

Bu Hafta Futbol Ekranı


















22 Ağustos Cumartesi

00.05 Hoffenheim-Schalke / Trt 3 (Bant)
15.00 FC Moskova-Saturn / Spormax
16.30 Dortmund-Stuttgart / Trt 3
17.00 Celtic-St.Johnstone / Futbol Smart
17.00 Wigan-Manchester United / Spormax
19.00 Arsenal-Portsmouth / Spormax
20.30 Bucaspor-Kocaelispor / D Spor
20.45 Manchester City-Wolverhampton
21.00 Gençlerbirliği-Beşiktaş / Lig Tv
22.00 Rennes-Marsilya / Kanal A
23.00 Dinamo Moskova-Rubin Kazan / Spormax
23.45 Mainz-Bayern Münih / Trt 3 (Bant)

23 Ağustos Pazar

00.30 Palmeiras-Internacional / Spormax
15.30 West Ham-Tottenham / Spormax
15.30 PSV-Nac Breda / Futbol Smart
17.30 Heerenveen-AZ Alkmaar / Futbol Smart (Bant)
18.00 Fulham-Chelsea / Spormax
19.30 Bochum-Hertha Berlin / Trt 3 (Bant)
20.30 Erciyesspor-Dardanelspor / D Spor
21.00 Galatasaray-Kayserispor / Lig Tv
21.00 Manisaspor-Trabzonspor / Lig Tv
22.00 Lille-Toulouse / Kanal A
22.15 Porto-Nacional / Futbol Smart
23.00 Barcelona-Bilbao / Trt 3

24 Ağustos Pazartesi

00.50 Wolfsburg-Hamburg / Trt 3 ( Bant)
01.00 Corinthians-Botafogo / Spormax
14.15 Burnley-Everton / Spormax
20.30 Hacettespor-Ç.Rizespor / D Spor
21.00 Diyarbakırspor-F.Bahçe / Lig Tv
22.00 Liverpool-Aston Villa / Spormax

Gaza Geldim Efenim















Dün uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla buluştum. Detayları anlatmayacağım tabii ki korkmayın, neyse efendim akşam eve dönmek üzereyiz malum maçlar başlayacak bu arkadaşıma "ulan gel bi iddaa yapak" dememle başladı her şey. Uzun süredir elimi sürmediğim bu para kazandırgacı bir an da beynime vurdu. Gittik 5-10 dk.'lık bir süreçte yaklaşık olarak çıkardığımız 10 maçtan 6'sını 5'er TL olmak üzere yatırdık. (Yatırırken başımıza gelen bir olay hakkında ileride bir yazım daha olacak.)

Maçları izlemek üzere eve gittikten sonra, bir yandan bizim maçları takip ediyorum, bir yandan da oynadıklarımızı. Neyse dedim bizim maçları izleyeyimde bitince oynadıklarımızı takip ederim. Bizim maçlardan kasıtta Sivas, Fenerbahçe ve Galatasaray maçı o ara Trabzonspor'un maçı bitmişti. Oynadığım kuponda bu 3 takım da vardı ve onların başarıyla tutturduktan sonra diğer maçlara bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim bizim öylesine yaptığımız kupon gümbür gümbür gidiyor. Lazio 3'ledi handikapı aldık, Valencia 3'ledi maçı aldık, Fenerbahçe ile Galatasaray'dan da handikapı aldık, Sivas maçını maalesef Shaktar'a vermiştik onuda aldık. Geriye bir Fulham maçı kalmıştı ve o da handikaptı. Onunda 3-1 kazanması ile onuda aldık, övünmek gibi olmasın 5e 153'lük bir oranla hani güzelde bir para kazandık.

Neden bu yazıyı yazdın diyen çıkabilir, kıssadan maksadımızı açıklayalım ve yazımızı bitirelim o zaman. Artık fırsat buldukça iddaa'ya dair kendi kuponlarımı sizlerle paylaşmaya çalışacağım, oynamak size kalmış. Bol kazançlar efenim...

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Futbola Dair Komedi Unsuru İçerir



Gülmekte lazım değil mi?

Tobias Linderoth















Bir takım 2007'den beri sadece 20 maça çıkabilen, sürekli sakatlıklarla boğuşan bir futbolcuyu neden göndermez?

Sotirios Kyrgiakos
















Piyango sadece şans oyunları için geçerli değildir. Liverpool'un stoperde sıkıntı yaşaması 30'luk bu Yunan'a yaradı, başka bir deyimle piyangoyu gözünden vurdu. Şu ana kadar Panathinaikos, Rangers, Eintracht Frankfurt ve son olarak AEK forması giyen bu 30'luk adama bu yaştan sonra Premier Lig şansı doğdu. Benitez ise yine enteresan bir transfer yaparak dikkatleri üzerine çekti. Kuvvetle ihtimal yedek kulübesi için bir alternatif Kyrgiakos ama bakalım neler yapabilecek orada ve ne kadar kalabilecek.

Fabio Luciano














Bir futbolcunun taraftarlarca sevilmesi için gereken her şeyi barındıran bir isimdi Luciano. Fenerbahçe taraftarıda zamanında çok sevdi Luci'yi. Attığı goller sonrasında "abi bu adamı forvete koy gol kralı olur lan" yorumlarına bile yol açtı. Sonrasında ağır bir sakatlık. Ve o sezon sonu Lugano ile Edu'nun gelişiyle Luciano'nun sözleşmesi donduruldu sonradanda gönderildi. Edu'nun aynı kaderi paylaşmasıda enteresan bir ayrıntı olsa gerek. O sakatlığı atlatınca Daum onu bu seferde Köln'e almıştı bir süre de orada oynadı, golleride yanındaydı. Luciano Köln'den sonra gittiği Flamengo da fotoğrafta görüldüğü üzere kaptanlıkta yaptı.

Ve bu güzel adam ailevi sebeplerden dolayı futbolu bıraktığını açıkladı yakın zamanda.

Çok sevmiştik seni gizli golcü, güzel adam. Bir gün yine görüşmek dileğiyle...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Trabzonspor Taraftarı














Henüz 2. haftayı geride bıraktık ama Trabzonspor'un son maçını kaçıncı hafta olduğunu bilmeden izlesek ve bir tahminde bulunsak ligin son haftaları ve Trabzonspor küme düşüyormuş sanabilirdik. O denli ağır tepkiler vardı. Maçı izlerken kulağıma gelen bir kaç tezahurat:

" Yönetim istifa. "
" Fatih Tekke "

vs.

Trabzon taraftarı hakkaten ağır davranıyor, 2. hafta da böylesine tepki verilmez. Onlar da biliyorlar ki takımlarının hafta içi Avrupa Ligi maçı var ve futbolcularda bunun heyecanı var. Duyarlı futbol izleyicisi olmayı öğrenmeliyiz, eleştirirken bile işlevsel tezahuratlar her zaman daha makûldur unutulmamalı.

Yönetimi beğenmeyebilirsiniz, teknik adamı beğenmeyebilirsiniz, futbolcuları beğenmeyebilirsiniz eleştirmek hakkınız fakat 2. haftadan böylesi ağır eleştirmek hakkınız değil maalesef. Daha duyarlı bir Trabzonspor taraftarı izlemek dileğiyle.

Aziz Yıldırım vs Lugano - Figer














Transfer dönemi başlangıcını 1 Haziran olarak sayarsak ve Fenerbahçe - Lugano görüşmelerinin başlangıç tarihininde en kötü ihtimal o gün başladığını düşünürsek dün (16 Ağustos) sağlanan anlaşmayla belkide dünyanın en uzun süren transfer görüşmeleri sıralamasından en üstlerde yer alacaktır bu transfer. Evet üstteki fotoğrafta göründüğü üzere dün Lugano İstanbul'a geldi ve Fenerbahçe resmi anlaşmayı doğruladı.

Peki bu transferden kazançlı çıkan kim? Herkes, Lugano dahil. Ama en kazançlı çıkan Aziz Yıldırım oldu. Kayıp eden tek kişi ise Figer dümbeleğidir. Aylarca Lugano'yu yok Roma yok Lazio yok Real Madrid sözde götürmediği takım kalmadı. Bunun fiyat arttırmak için olduğu gün gibi aşikârdı. Çünkü bu kulüplerin hiç biri Lugano'ya Fenerbahçe'nin verdiği parayı vermezdi -ki vermedide-.

Lugano resmi olarak açıklanmasada 1.5 milyon euro garanti, 1 milyon euro maç başı olmak üzere 2.5 milyon euro'ya takımında kaldı. Söylentiye göre Figer dümbeleğine ise istediği paranın çok altında sadece 500 bin euro ödendi. Lugano ise yurtdışında ona bu parayı verecek bir klüp bulsa bile oradaki vergilerin yüksekliğinden bu parayı kazanamayacaktı. En kazançlı çıkanan Aziz Yıldırım olmasının sebebi ise kendi kriterlerinden ödün vermeyerek er ya da geç Lugano'yu tekrar takıma kazandırmasıdır.

Lugano'ya dair detaylı bir yazı ile ilerde karşınızda olacağım...

Selçuk Şahin ve Espanyol















Geçenlerde Lig Tv'yi izliyorum bir altyazı "Espanyol'un Selçuk Şahin ile ilgilendiğini bildirildi" tam şok olmuşken ardından bir altyazı daha "Luis Aragones: Kaçırmayın. Avrupa'da daha iyi duruma gelir. Diyerek Espanyol'a Selçuk'u kaçırmamalarını söyledi."

Ve bugün bir haber daha Espanyol'un Selçuk inadı sürüyor 3 milyon euro ödemeye hazır. Haberin doğru olduğu artık gerçek gibi bir şey. Bunun adı piyangodur, başka bir açıklamasıda yoktur. 6 yıldır sırf alternatif olduğu için takımda bulunan Selçuk'a böylesi bir teklif inanılmaz şaşırtıcı hele ki tüm Fenerbahçe taraftarı onun hakkında olumsuz görüşler söylerken bir İspanyol takımının onunla ciddi şekilde ilgilenmesi...

Selçuk giderse çıtır ön libero Abdülkadir'e de şans doğacaktır, hem bu yüzden hem de senelerdir ısınamadığımdan dolayı Selçuk'a başarılar dileyip İspanya'ya göndermek benim olduğu kadar tüm Fenerbahçe taraftarınında güzide bir dileğidir herhalde...

Haydi Espanyol haydi...

Not: Teşekkürler Aragones.

Unutmadık!..


















Ne 17 Ağustos'u unuttuk ne o binaları yapanları!..

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Denizlispor 0 - 2 Fenerbahçe














Daum için önemli bir maçtı Denizlispor maçı, 2006 da şampiyonluğu burada kaçırmış ve görevinden olmuştu. Denizlispor o zaman ki Fenerbahçe kadar kritik bir dönemde olmasada Daum için iyi bir rövanştı. Zira Daum'un gollerde ki sevinci abartılı derecedeydi bunun tek sebebi yukarıda bahsettiğimiz rövanş hissiyatıydı.

Maça gelecek olursak henüz 53. saniyede gelen muhtemelen çalışılmış gol bir an da şaşkınlığa sebep oldu. Bilica'nın uzun pasına Alex'in estestik pası ve sonuçta da Guiza'nın geçen seneyi unutturacak derecede bu sene iyi olan bitiriciliği erken golü getirmişti. Tam o an herkesin aklından geçen bu maç farka gider düşünceleri yerine benim aklımda olan acaba Fenerbahçe tempoyu düşürür mü sorusuydu. Ve aynen de öyle oldu, erken gelen golün sonucunda Fenerbahçeli oyuncular oyunu rölantiye alarak Denizlispor'a da pek umut vermeyerek maçı bitirmeye karar verdi.

İlk yarıya dahil konuşulacak pek fazla bir şey yok aslında çünkü Denizlispor'un çok umut bağladığı sağ açıktaki Bangoura ve sol açıkta ki Roberts yokları oynayınca Denizli hücum anlamında hiç bir şey yapamadı. Bunda Fenerbahçe'nin tempoyu düşürmesininde etkisi vardı lakin Erhan hoca bunu erken farkedip ikinci yarıda Selimiyespor'dan alınan Güray'ı Roberts'in yerine oyuna alarak biraz o bölgeyi harketlendirdiği anlarda elektrikler gitti. Evet komedi bir durum elektrik kesintisi nedeniyle 42 dakika beklenildi, ekran başında saç baş yolanlar, tribünlerde sıkıntıdan patlayanlar, bitsede gitsek diyen futbolcular...

Bu aslında başlı başına bir yazı konusu bile olabilir ama bu rezaletin üstüne pek düşmek istemesemde bir detayı vermeden geçemeyeceğim. Ne kadar doğru bilinmez ama dakikalarca çözülemeyen bu sorunu daha önceden kovulan stad görevlisinin 5 dk'ya çözdüğü söyleniyor. Doğruysa bu da ayrı bir komedidir.

Gelelim ikinci yarıya elektrik kesintisinin verdiği motivasyon kaybına kadar yani 58. dk'ya kadar Denizli de biraz biraz kıpırdanma görülmüştü tamda o dakikalarda Fenerbahçe adeta geçen sene saç baş yolduran Fenerbahçe'ye dönmüştü. Kimse önde basmıyor, paslar yerini bulmuyor. Guiza'nın maç bitti dediğimiz anda gelen golü ise liderliğin habercisiydi...

Aslında çok analiz gerektiren bir maç olduğunuda söyleyemeyiz çünkü Fenerbahçe'nin ilk maç sendromu meşhurdur buna rağmen iyi bir sonuç ve Denizlispor'da henüz oturmamış bir kadroya sahip olduğu için temposuz bir maç izledik. Aslında maçı tek kelimeyle özetleyende "temposuz" kelimesidir.

Taktik anlamda biraz konuşacak olursak klasik olarak Fenerbahçe sahaya 4-2-3-1 anlayışıyla çıktı. Erken gol ve Denizlispor'un zayıf olması yine Fenerbahçe'yi tam olarak tahlil etmemize engel oldu. Ama şu bir gerçek ki yeni transfer Andre Santos'un acil fizik güç depolaması lazım oyundan çok düşüyor. Ve birinin bu adama sol açık olduğunu hatırlatması lazım. Koca 90 dk boyunca 2 kere soldan ya inmiştir ya inmemiştir. Böyle sol açık olunmaz arkadaş. Girdiği pozisyonlarda hep göbeğe geçip bulduğu pozisyonlardan ibaret. Cristian ise şu an Santos'dan daha verimli bir transfer olarak duruyor. Yeri gelince attığı isabetli paslar, gerektiğine oyunu dikine oynayabilmesi ofansif anlamda artıları fakan yinede ondan bir Aurelio kadar hücum katkısı bekleyemeyiz. Defansif anlamda ise bana biraz yumuşak geldi, amiyane tabirle öpen türden bir ön libero değil yani. Aurelio kadar da topa ayağını uzatan bir futbolcu değil. Tabii zaman lazım onu görmek için, bekleyelim. Önder dün yerden harika bir kesici görevi yaptı. Hatta bir pozisyonda neredeyse 4-5 kere topu kesti. Ama gördüğümüz kadarıyla Önder'in gerek arkasına atılan toplarda, gerekse çalım yedikten sonra futbolcunun arkasında kaldıktan sonra hiçbir fonksiyon gösteremiyor. Ancak faul yaparak durdurabiliyor adamı. Bilica ise dün neredeyse tüm hava toplarını aldı yeri gelince hücuma bile destek oldu muhtemelen Daum onu vakti zamanında Luciano'ya verdiği yetkilerle oynatıyor. Ayrıca dün maçın adamı kim diye sorarsanız Bilica derim lakin son dakikalarda yaptığı fantazi çalımları bir daha yapmaması yoksa ona pahalıya patlayacağı görüşündeyim. Dikkatimden kaçmayan başka bir şey ise Emre. Ne zaman oyunda kendini gösterse oyun Fenerbahçe'ye dönüyor, ne zaman yokları oynasa Fenerbahçe oyundan düşüyor yani Fenerbahçe şu an için Emre ile doğru orantılı oyun oynuyor buda Daum'ın sisteminde Emre'nin önemini gösteriyor. Alex dün yine harika paslarla görevini yerine getirdi, Guiza ise bu sene farklı olduğunu anlatırcasına bu sezon ki 5. golünü attı hadi hayırlısı...

Yukarıda yazdığım gibi pek detaya inilecek taktiksel bir etüd yapamadık bu maçta haftaya oynanacak Sivas maçı daha net fikirlere sahip olmamızı sağlayacaktır. Söylemeden geçemeyeceğim Denizlispor'un Metz'den aldığı Kofi (Benin milli takımında 97 kez forma giymiş, 26 yaşında) ve Selimiyespor'dan aldığı Güray çok iyi oyuncular bu iki transferde Denizliye iyi gelecektir.

Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle...

Erdal HAKYEMEZ

9 Ağustos 2009 Pazar

Turkcell Süper Lig, Artık Başladı...















Turkcell firması güzel bir sloganla insanların futbol özlemini dile getiren reklamlar yapıyor. Hatta son reklamda bir dedeyi futbola olan tutkusuyla gözlerimizin önüne serip hem bizi duygulandırdılar, hem de 7'den 70'e futbolun bizlere neler ifade ettiğini çok güzel gözler önüne serdiler.

Süper Lig Cuma günü 1, Cumartesi günü 2 karşılaşmayla start aldı. Ve lig sürpriz bir açılışla Olimpiyat Stadı'nda 1-1 berabere biten Beşiktaş - İ.BB mücadelesiyle başlamış oldu. Cumaretsi Günü ise Sivasspor Trabzonspor'u konuk etti ve 2-1 galip ayrıldı. Yeni yapılanmaya giden Ankaragücü, ligin yeni temsilcisi Diyarbakırspor ile 2-2 berabere kaldı.

Lige heyecan veren en önemli 4 büyük takımı tek tek gözden geçirmek başlangıç için iyi bir fikir sanırım. İlk sıra kendi takımım Galatasaray'a... İyisiyle Kötüsüyle incelemeye başlayalım...

GALATASARAY

Şüphesiz transfer döneminin en gösterişli takımıydı Galatasaray. Kadrodan Hasan Şaş, Ümit Karan gibi tartışılan isimleri ve kulübün gelecekte düşünmediği oyuncuları göndererek yararlı bir temizleme yaptıkları düşünülebilir. Lincoln'ün takımdan gönderilmesi ise takım içi dengeler için çok akılcı bir hamle.

TRANSFERLER

Kritik noktalara yapılan kalitesi tartışılmaz yabancı transferler Leo Franco, Keita ve Elano birer Haldun Üstüner eseri. Ancak savunmanın göbeğine yapılan transfer Gökhan Zan tartışmaya açık. Mustafa Sarp ise emniyet sübabı duruşunda.

TAKTIK ANLAYIŞ (!) - (Bu kısmı seviyorum, Blog Adı olduğundan Sanırım :)

Takımın başına Frank Rijkaard'ın getirilişi bir mucize denebilir. Rijkaard hangi taktiği uygulayacak olursa olsun, hangi dizilişi tercih ederse etsin, kendisinden önce Galatasaray'da görev yapan teknik adamlara göre çok önemli artıları var;

- Bir takıma kaliteli oyuncular getirmek istiyorsanız kaliteli bir teknik adama ve o oyunculara söz geçirebilecek bir fenomene ihtiyacınız vardır (Rijkaard - OK)
- Kaliteli futbolcular kendilerinden daha az kariyere sahip kişileri dinlemeyecek kadar kaprisli olabilirler, bu yüzden susmalarını sağlayacak bir geçmiş gerekir (Rijkaard - OK)
- Teknik adam bir vizyona sahip olmalı, oyuncular bu vizyon ekseninde toplanmalı ve amaca güdümlenmeli (Rijkaard - OK)

ancak Galatasaray'ın bunca artısına rağmen karşı karşıya olduğu riskler de mevcut.

4-3-3 gibi cesaret isteyen bir sistemi oturtacak oluşum için bir kaç önemli kritere dikkat etmelisiniz:

- Kaleciniz Stoperlerinize hakim olmalı, toplu halde hücuma çıkan takım arkada çok boşluk bırakacaktır, kaleci karşı karşıya pozisyonlarda çok soğuk kanlı olmalı, iletişimi yüksek olmalı.

- Stoperde sahip olduğunuz 2 oyuncu birbirinden farklı özelliklerde olmalı. Bunlardan birisi "Kule Defans" dediğimiz uzun boylu karşılayıcı stoper. Servet Çetin bu alanda uzman. Diğer oyuncu tipi ise çabuk ve hızlı düşünme yetisine sahip, kademe yapabilecek bir oyuncu olmalı. Bu iş için takımda en uygun isim şimdilik Emre Güngör gibi görülüyor.

- Kanat bekleriniz uç açıkta oynayan oyuncularınızdan doğacak boşlukları doldurabilecek, onlara hücumlarda destek verebilecek ve geride kademe boşluklarını doldurabilecek niteliklerde olmalı. Bu nedenle çift yönlü olmalılar. Sağ bekte Uğur Uçar bulunmaz hint kumaşı gibi. Israrcı olunmalı. Sol bekte ise Hakan Balta'nın tek yönlü yani defansif olması problem yaratabilir.

- Orta alanda 3 adet göbek oyuncunuzdan en az ikisi koşarak ve ısırarak mücadele eden oyuncular olmalı. Rakibi yıldıracak ve top yapmasını engelleyecek oyuncular olmaları şart. Bu nedenle Ayhan Akman ve Mehmet Topal kesici olarak görev almalılar. Göbekte ise oyunun yönünü belirleyecek ve hücuma anlam katacak bir beyin gerekli. Elano bu iş için özellikle yaratılmış bir oyuncu. Hem koşup rakipten top alabilen, hem de topu ayağına aldığında mucizeler yaratabilen bir Anahtar oyuncu.

- Hücumda ise varyasyonlar denenebilir. 2 çabuk kanat oyuncusu tempolu oynamayı seven rakipleri yıkacaktır. Kapalı defans yapan takımlara karşı 2 adet kule santrfor ve 1 adet çalımcıya Elano'nun destek vermesi başarıyı getirir diye düşünüyorum. Bu nedenle ideal forvet hattı Baros, Arda ve Keita üçlüsüne teslim edilmeli, Kewell, Aydın, Nonda ise taktik gereği oyuna monte edilebilmeli.

Görünen o ki Galatasaray lige görselliğe dönük yapısıyla renk katacak. Kanımca Galatasaray hem çok gol atacak, hem de çok gol yiyecektir. Avrupa arenasında ise herşey şeytan üçgenine bağlı - Rijkaard, Arda , Elano...

İlk yazım olması dolaysıyla hem uzun hem bencil bir yazı oldu farkındayım.
Sonraki yazılarda objektif biçimde diğer ekipleri ve gündemi paylaşmaya devam edeceğiz.

Sevgiler - Saygılar

Cağlar Kulaksız

Hoşgeldik...














Evet yeni bir beyaz sayfa ile sizlerin karşısındayız efenim. Diyeceksiniz ki sizde nereden çıktınız, neden çıktınız? Hemen cevaplayarak ilk yazımıza giriş yapalım o zaman:

Bu blogun çıkışı sıradan bir olay aslında (aslında her şey biraz sıradandır ya neyse) sıkı bir blog okuru olan ben, artık okumanın beni kesmediğini bunun yanına birde yazmayı eklemem gerektiğini düşünür olmuştum ama bir eksik vardı. Bu konuda bencil olup tek başıma yazarlık yapmaktansa yanımda futbol bilgisine ve yazım gücüne inandığım birine ihtiyacım vardı. Bu kişinin kim olacağına dair arayışım sonucunda tamda aradığım profile uyan (her ne kadar takım sempatimiz hiç uymasada) caki101 (Çağlar)'ı bulmam ve onunda sağolsun bu önerimi geri çevirmemesi sonucunda blogun açılması için hiç bir engel kalmamış olmuştu. Kısa hızlı bir süreç sonrasında da blogumuzun ismini yine sağolsun Çağlar bulmuştur. İşte kısaca nereden çıktığımız sorusuna cevap budur.

Neden çıktığımız konusuna gelecek olursak:

Yazmak güzel şeydir, hele ki ilgi alanın olan bir şey hakkında yazıyorsan; yazabiliyorsan. Futbol hemen hemen her erkek için önemli uğraş ama bizim için uğraştan öte bir tutku. Kuşbakışı bakarsak olaya; blogları seviyoruz, yazmayı seviyoruz, futbolu seviyoruz. Müthiş bir kombinasyon. O zaman dedik ki blog açalım, futbol yazalım. İşte neden de budur. Tabii ki arada futbol harici yazılarımızada rastlayacaksınız.

İçerik olarak ülkemiz ve dünya futboluna dair her şey olacaktır.

Yeni olan her şeye destek şarttır. İyi - kötü tüm eleştirilerinize her zaman açığız. Blogumuzda zamanla çok daha iyi olacaktır, hem içerik hem görsel açıdan.

Yazımızı klasik replik ve bir teşekkürler bitirelim:

" Bizi izleyin..."

Ve bu önerimi kabul ettiği için Çağlar'a teşekkürlerimle...

Yeni bir yazıda görüşmek üzere...


Erdal HAKYEMEZ
Related Posts with Thumbnails