21 Eylül 2012 Cuma
Değişimi Beklerken Biz Değiştik
Kalbimdeki yeri hiçbir zaman değişmeyecek kocaman adam geldiğinde çok mutlu ve umutluydum. Ankaraspor'da oynattığı futbol bir gösterge değildi elbet ama kafa yapısını az çok biliyorduk. Bir de içimizden biriydi. O'na şans vermek için gereken sebeplerin hepsi vardı yani. Geliş tarzı tartışılır ama benim gibi Daum'un tekrar gelmesine çok tepkili adamlar için o da göz ardı edilebilirdi ve edildi de.
İlk sezon; önceleri hücumda çok aktif, sonraları çok fazla kontrol heveslisi bir takım olduk. Ortası bir türlü tutmadı ama son haftalar oynanan futbol tam istediğim gibiydi. Artık takım oturdu hevesiyle diğer sezona başlayacaktık ki malum olaylar oldu. Geçen sezonun pek günahı olmazdı eyvallah ama düşünce yapısıyla uygulamaya koyulan nokta sanki hep biraz eksikti. Bu kısmı biraz açarak yazıyı devam ettiriyorum.
Evvela yapılan transferlerin hepsi son yılların çok çok ötesindeydi. Sportif düşünceleri çok ileride bir adam Aykut Kocaman. Takımın transfer çehresi tamamen değişti. Gelen her adam belirli bir nedenle geldi. Eskisi gibi ses getirsin diye değil de uygulamak istediği mantığa uysun diye aldı adamları. Bu çok güzel. Yaptığı transferler ve elde ettiğimiz gelir bile bunun göstergesidir. Bu yönden umutlu olmamamız için hiçbir sebep yok. Peki bu transferlerin sahaya yansıma süreleri ve biçimleri nasıldı? Hocanın sezon başından beri 'orta saha istiyorum' dediğini biliyoruz. Orta saha gelene kadar sağ kanat bile geldi ama o gelmedi. 'Kadro yeterli' moduna girilmeye başlanıyordu bile ama takımın eksiği o kadar fazla bağırdı ki son güne gayet yerinde ama çok geç bir hamle yapıldı. Krasic, Sow, Kuyt vs vs.. İşin madde kısmına pek fazla girmek istemiyorum. Hepsi isim isim her hocanın isteyeceği adamlar. Bu konuda sadece zaman kısmını eleştirebiliyoruz. İşin sahaya yansıyan kısmında ise durum 'bence' vahim. Orası çok uzun ve sıkıcı bir paragraf olabilir.
En başından beri olayın tek bir orta saha ile bitmeyeceğini savundum, hala daha da böyle söylüyorum. Takım iyice rayına otursa da sorunlar bitmeyecek. Gökhan eskisi gibi çevik ve akıcı değil. Hasan Ali çok güzel adam ama kademe konusunda hala daha çok gelişmesi gerekiyor. Yobo'nun attığı yedi uzun toptan altısı taca gidiyor ve neden ısrarla Yobo'ya bunu yaptırıyoruz bilmiyorum. Defanstan top çıkartmak gibi bir derdimiz yok. Genelde bekler ekseninde topu ileriye dikiyoruz ve topu oralarda şans eseri almaya yetecek bir çoğunluğumuz da yok. Biz Emre gibi gününde olduğunda bu işleri harika yapabilecek bir adamla bile bu sorunları yaşıyorduk, hatırlatırım. Şimdi Topal ve Meireles gibi çok iyi toplayıcılar ama harika olmayan dağıtıcılar var. Rakip tarafından önde yapılan baskı anında sonuç veriyor. Bu işe çözüm bulduğumuz tek bir maç hatırlayabilen var mı? Topu ileriye aktarmayı başardığımızda bir şekilde sonuca gittiğimiz doğru. 2-2lik Galatasaray ve Marsilya maçlarını hatırlayalım. Hepsinde önde basmaya çalışan rakip vardı. Genel bir istek ve ilerideki yaratıcılığımızla bulduğumuz iki gol var. Sonrasında yediğimiz inanılmaz baskı ve 'ben artık yapamıyorum' modundaki geriye çekilişimiz ve gelen iki gol. Benu bunları da tamamen değişikliğe bağlamıyorum. Bunlar tabii ki tesadüf değil. Baskıyı yediğimiz an tüm pas yollarımız ve top tutma becerimiz bitiyor. Israrla söylemek istiyorum ki biraz eli ayağı düzgün bir takıma karşı bunun önlemini hiçbir zaman alamadık. Sadece iyi kapandığımız veya akışına bırakarak gol yemediğimiz oldu. Peki oyunu kanatlara yıkmak bir çözüm olabilir miydi? Olabilirdi. Olabilirdi de nasıl? Stoch hiçbir zaman verimliliği olan bir adam imajı çizmedi. Birkaç maç inanılmaz işler yaptı, diğerlerinde sahada gözükmedi. Mehmet Topuz asla tam bir kanat adamı olmadı. Yeri gelir iyi orta keser, yeri gelir topu taşır ama asla o oyunu açmasını bekleyeceğimiz akıcı kanat adamı değil. Krasic transferi bu yönde yapılmış bir hamle olabilirdi ama bu da hocanın 'şanssızlık' hanesine yazılabilecek bir şey. Tabii bu bir bahane olmamalı. İşin maddelerinin ötesinde tek bir hamleyle yok olabilecek çözüm planlarımız varsa vay halimize. Sow'u sol kanatta denemek, Kuyt'ı sahanın her yerinde gezdirmek gibi 'sürekli' olarak yapılan ve dönülmeyen taktiksel hatalar da tazeliğini koruyor. Sezer'in neden hiç oynamadığını, antremanlarda hiç mi istekli olmadığını sormak isterdim mesela. Recep'in daha fazla forma şansı bulmasını, Salih'in biraz olsun oynamasını isterdim. Zor şeyler biliyorum ama bazı fırsatlar oldu gibi sanki. Aykut Hoca'nın kafası rahat olsa, her şey yolunda gitse bunları daha çok düşeneceğine de emin olmak kötü. Neyse, bu ve bunun gibi şeyler özelinde ben takımın yapısının değişeceğine ve artık beklediğimiz hükmeden Fenerbahçe'nin sahada bulunacağına inanmıyorum.
Benim gibi bir adamın inancını kaybetmesi kimse için hiçbir şey ifade etmese de ortamın vahimliği açısından çok şey anlatır. Benim hocaya köstek olmayacağımı, başarılı olsun diye isteğimi yineleyeceğimi öncelikle ben biliyorum ama işin bir de tetikte bekleyen taraftar kısmı var. Benim inancımı bile kırabilmiş bu ortam çok tehlikeli. Ama haklı ama haksız eleştiri sahibi olan ve ağzının ayarı olmayan her taraftar şu an için haklı durumda. Ne düşünüyorsa ve ne hissediyorsa çekinmeden söyleyip, yazıyor. Bu ortam hiç sevmediğim bir ortam ve bu ortama zorla geldik. Gün gelecek, bu adamlar savaş meydanında bulunurcasına kelle de isteyecektir. İstendi, yapıldı da. İşte burada : ''Aziz Yıldırım ne yapacak?'', ''Söylediği sözler ne olacak?'', ''Aykut Kocaman'ı herkesin önüne atacak mı?'' gibi sorular aklımı kemiriyor.
Diyorum ya ben bu adamı çok seviyorum, benim için hep çok özel kalacak. Ne kadar yanlış yaparsa yapsın, ne kadar kötü olursa olsun köstek olmayacağım. Şu ortamdan anladığım da bir şekilde kötü bir yola doğru gidiyor. Bitişinin, gidişinin kötü olmasını, sancılı olmasını istemiyorum.
Maç mı? Beraberlik iyi sayılabilirdi, yine aynı şekilde puanı ellerimizde vermeseydik eğer. Değişmeyen de bu zaten. Ne değişiklikler, ne ortaya konulan futbol umrumda değil. Mantık değişmesi her olgu için çok zor ve sancılı bir şeydir. Geçen seneden sonra biz daha çok bunu bekledik. Değişimi beklerken biz değiştik. Üzüldüm, çok üzüldüm. Söyleyecek fazla bir şey yok.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder