31 Ağustos 2009 Pazartesi

15 Haziran 2008

Başlık Nihat'ın son gol attığı tarih. Yani Euro 2008 Çek Cumhuriyeti maçı, bu fotoğrafta o maçtan. Sahi o maçtan sonra Nihat'ı hatırlayan var mı?

Not: Bir arkadaşımla girdiğim iddiamı sizinle paylaşayım, Nihat ilkyarı boyunca 5 gol atamaz demiştim anlaşma haberi çıktığı gün. O da atar demişti. Peki ya sizce?

29 Ağustos 2009 Cumartesi

6'da 5


Fazla söze gerek yok.Favoriydi Barca.Luce süpriz peşindeydi fakat izin vermedi Messi.Yaptığı süper asistle maçı kazandırdı diyebiliriz.Sırada Kıtalararası Şampiyonluğu var.

Yeni Transfer












An itibariyle ilk transferimizi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Gerçi biraz kolay oldu ama olsun ekibimize yararlı olacaktır. EurdyNkhe (Batuhan) arkadaşımızda bundan sonra yazılarıyla bizlerle olacak, pek severim kendilerini. Bu konu ile hoşgeldin diyor, başarılar diliyoruz efenim.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Tuncay Bilmecesinin Cevabı













Evet efenim Tuncay bilmecesinin cevabı hele şükür belli oldu: Stoke City. Tuncay'ın takım arkadaşı Robert Huth ile birlikte 11 milyon pound'a Stoke City'e satıldığı açıklandı.

Stoke City geçen sene Premier Lig'i 12. sırada bitiren, İngilizlerin bence sıradan bir takımı. Peki Tuncay'ın buraya gitmesi doğru mu? Kimine göre evet, kimine göre hayır. Ben ise duygusal davrandığım için doğru değil demek istiyorum ama diyemiyorumda, anlayacağınız karışık bir durum...

Tuncay Türk futbol tarihine çoktan adını yazdırdı, futbolunun yanında birde ideallerinin peşinden amansızca koşan futbolcu olarak yazdırdı. Yoksa Tuncay Stoke City de oynayacak futbolcu mu?

21 Ağustos 2009 Cuma

Bu Hafta Futbol Ekranı


















22 Ağustos Cumartesi

00.05 Hoffenheim-Schalke / Trt 3 (Bant)
15.00 FC Moskova-Saturn / Spormax
16.30 Dortmund-Stuttgart / Trt 3
17.00 Celtic-St.Johnstone / Futbol Smart
17.00 Wigan-Manchester United / Spormax
19.00 Arsenal-Portsmouth / Spormax
20.30 Bucaspor-Kocaelispor / D Spor
20.45 Manchester City-Wolverhampton
21.00 Gençlerbirliği-Beşiktaş / Lig Tv
22.00 Rennes-Marsilya / Kanal A
23.00 Dinamo Moskova-Rubin Kazan / Spormax
23.45 Mainz-Bayern Münih / Trt 3 (Bant)

23 Ağustos Pazar

00.30 Palmeiras-Internacional / Spormax
15.30 West Ham-Tottenham / Spormax
15.30 PSV-Nac Breda / Futbol Smart
17.30 Heerenveen-AZ Alkmaar / Futbol Smart (Bant)
18.00 Fulham-Chelsea / Spormax
19.30 Bochum-Hertha Berlin / Trt 3 (Bant)
20.30 Erciyesspor-Dardanelspor / D Spor
21.00 Galatasaray-Kayserispor / Lig Tv
21.00 Manisaspor-Trabzonspor / Lig Tv
22.00 Lille-Toulouse / Kanal A
22.15 Porto-Nacional / Futbol Smart
23.00 Barcelona-Bilbao / Trt 3

24 Ağustos Pazartesi

00.50 Wolfsburg-Hamburg / Trt 3 ( Bant)
01.00 Corinthians-Botafogo / Spormax
14.15 Burnley-Everton / Spormax
20.30 Hacettespor-Ç.Rizespor / D Spor
21.00 Diyarbakırspor-F.Bahçe / Lig Tv
22.00 Liverpool-Aston Villa / Spormax

Gaza Geldim Efenim















Dün uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla buluştum. Detayları anlatmayacağım tabii ki korkmayın, neyse efendim akşam eve dönmek üzereyiz malum maçlar başlayacak bu arkadaşıma "ulan gel bi iddaa yapak" dememle başladı her şey. Uzun süredir elimi sürmediğim bu para kazandırgacı bir an da beynime vurdu. Gittik 5-10 dk.'lık bir süreçte yaklaşık olarak çıkardığımız 10 maçtan 6'sını 5'er TL olmak üzere yatırdık. (Yatırırken başımıza gelen bir olay hakkında ileride bir yazım daha olacak.)

Maçları izlemek üzere eve gittikten sonra, bir yandan bizim maçları takip ediyorum, bir yandan da oynadıklarımızı. Neyse dedim bizim maçları izleyeyimde bitince oynadıklarımızı takip ederim. Bizim maçlardan kasıtta Sivas, Fenerbahçe ve Galatasaray maçı o ara Trabzonspor'un maçı bitmişti. Oynadığım kuponda bu 3 takım da vardı ve onların başarıyla tutturduktan sonra diğer maçlara bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim bizim öylesine yaptığımız kupon gümbür gümbür gidiyor. Lazio 3'ledi handikapı aldık, Valencia 3'ledi maçı aldık, Fenerbahçe ile Galatasaray'dan da handikapı aldık, Sivas maçını maalesef Shaktar'a vermiştik onuda aldık. Geriye bir Fulham maçı kalmıştı ve o da handikaptı. Onunda 3-1 kazanması ile onuda aldık, övünmek gibi olmasın 5e 153'lük bir oranla hani güzelde bir para kazandık.

Neden bu yazıyı yazdın diyen çıkabilir, kıssadan maksadımızı açıklayalım ve yazımızı bitirelim o zaman. Artık fırsat buldukça iddaa'ya dair kendi kuponlarımı sizlerle paylaşmaya çalışacağım, oynamak size kalmış. Bol kazançlar efenim...

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Futbola Dair Komedi Unsuru İçerir



Gülmekte lazım değil mi?

Tobias Linderoth















Bir takım 2007'den beri sadece 20 maça çıkabilen, sürekli sakatlıklarla boğuşan bir futbolcuyu neden göndermez?

Sotirios Kyrgiakos
















Piyango sadece şans oyunları için geçerli değildir. Liverpool'un stoperde sıkıntı yaşaması 30'luk bu Yunan'a yaradı, başka bir deyimle piyangoyu gözünden vurdu. Şu ana kadar Panathinaikos, Rangers, Eintracht Frankfurt ve son olarak AEK forması giyen bu 30'luk adama bu yaştan sonra Premier Lig şansı doğdu. Benitez ise yine enteresan bir transfer yaparak dikkatleri üzerine çekti. Kuvvetle ihtimal yedek kulübesi için bir alternatif Kyrgiakos ama bakalım neler yapabilecek orada ve ne kadar kalabilecek.

Fabio Luciano














Bir futbolcunun taraftarlarca sevilmesi için gereken her şeyi barındıran bir isimdi Luciano. Fenerbahçe taraftarıda zamanında çok sevdi Luci'yi. Attığı goller sonrasında "abi bu adamı forvete koy gol kralı olur lan" yorumlarına bile yol açtı. Sonrasında ağır bir sakatlık. Ve o sezon sonu Lugano ile Edu'nun gelişiyle Luciano'nun sözleşmesi donduruldu sonradanda gönderildi. Edu'nun aynı kaderi paylaşmasıda enteresan bir ayrıntı olsa gerek. O sakatlığı atlatınca Daum onu bu seferde Köln'e almıştı bir süre de orada oynadı, golleride yanındaydı. Luciano Köln'den sonra gittiği Flamengo da fotoğrafta görüldüğü üzere kaptanlıkta yaptı.

Ve bu güzel adam ailevi sebeplerden dolayı futbolu bıraktığını açıkladı yakın zamanda.

Çok sevmiştik seni gizli golcü, güzel adam. Bir gün yine görüşmek dileğiyle...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Trabzonspor Taraftarı














Henüz 2. haftayı geride bıraktık ama Trabzonspor'un son maçını kaçıncı hafta olduğunu bilmeden izlesek ve bir tahminde bulunsak ligin son haftaları ve Trabzonspor küme düşüyormuş sanabilirdik. O denli ağır tepkiler vardı. Maçı izlerken kulağıma gelen bir kaç tezahurat:

" Yönetim istifa. "
" Fatih Tekke "

vs.

Trabzon taraftarı hakkaten ağır davranıyor, 2. hafta da böylesine tepki verilmez. Onlar da biliyorlar ki takımlarının hafta içi Avrupa Ligi maçı var ve futbolcularda bunun heyecanı var. Duyarlı futbol izleyicisi olmayı öğrenmeliyiz, eleştirirken bile işlevsel tezahuratlar her zaman daha makûldur unutulmamalı.

Yönetimi beğenmeyebilirsiniz, teknik adamı beğenmeyebilirsiniz, futbolcuları beğenmeyebilirsiniz eleştirmek hakkınız fakat 2. haftadan böylesi ağır eleştirmek hakkınız değil maalesef. Daha duyarlı bir Trabzonspor taraftarı izlemek dileğiyle.

Aziz Yıldırım vs Lugano - Figer














Transfer dönemi başlangıcını 1 Haziran olarak sayarsak ve Fenerbahçe - Lugano görüşmelerinin başlangıç tarihininde en kötü ihtimal o gün başladığını düşünürsek dün (16 Ağustos) sağlanan anlaşmayla belkide dünyanın en uzun süren transfer görüşmeleri sıralamasından en üstlerde yer alacaktır bu transfer. Evet üstteki fotoğrafta göründüğü üzere dün Lugano İstanbul'a geldi ve Fenerbahçe resmi anlaşmayı doğruladı.

Peki bu transferden kazançlı çıkan kim? Herkes, Lugano dahil. Ama en kazançlı çıkan Aziz Yıldırım oldu. Kayıp eden tek kişi ise Figer dümbeleğidir. Aylarca Lugano'yu yok Roma yok Lazio yok Real Madrid sözde götürmediği takım kalmadı. Bunun fiyat arttırmak için olduğu gün gibi aşikârdı. Çünkü bu kulüplerin hiç biri Lugano'ya Fenerbahçe'nin verdiği parayı vermezdi -ki vermedide-.

Lugano resmi olarak açıklanmasada 1.5 milyon euro garanti, 1 milyon euro maç başı olmak üzere 2.5 milyon euro'ya takımında kaldı. Söylentiye göre Figer dümbeleğine ise istediği paranın çok altında sadece 500 bin euro ödendi. Lugano ise yurtdışında ona bu parayı verecek bir klüp bulsa bile oradaki vergilerin yüksekliğinden bu parayı kazanamayacaktı. En kazançlı çıkanan Aziz Yıldırım olmasının sebebi ise kendi kriterlerinden ödün vermeyerek er ya da geç Lugano'yu tekrar takıma kazandırmasıdır.

Lugano'ya dair detaylı bir yazı ile ilerde karşınızda olacağım...

Selçuk Şahin ve Espanyol















Geçenlerde Lig Tv'yi izliyorum bir altyazı "Espanyol'un Selçuk Şahin ile ilgilendiğini bildirildi" tam şok olmuşken ardından bir altyazı daha "Luis Aragones: Kaçırmayın. Avrupa'da daha iyi duruma gelir. Diyerek Espanyol'a Selçuk'u kaçırmamalarını söyledi."

Ve bugün bir haber daha Espanyol'un Selçuk inadı sürüyor 3 milyon euro ödemeye hazır. Haberin doğru olduğu artık gerçek gibi bir şey. Bunun adı piyangodur, başka bir açıklamasıda yoktur. 6 yıldır sırf alternatif olduğu için takımda bulunan Selçuk'a böylesi bir teklif inanılmaz şaşırtıcı hele ki tüm Fenerbahçe taraftarı onun hakkında olumsuz görüşler söylerken bir İspanyol takımının onunla ciddi şekilde ilgilenmesi...

Selçuk giderse çıtır ön libero Abdülkadir'e de şans doğacaktır, hem bu yüzden hem de senelerdir ısınamadığımdan dolayı Selçuk'a başarılar dileyip İspanya'ya göndermek benim olduğu kadar tüm Fenerbahçe taraftarınında güzide bir dileğidir herhalde...

Haydi Espanyol haydi...

Not: Teşekkürler Aragones.

Unutmadık!..


















Ne 17 Ağustos'u unuttuk ne o binaları yapanları!..

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Denizlispor 0 - 2 Fenerbahçe














Daum için önemli bir maçtı Denizlispor maçı, 2006 da şampiyonluğu burada kaçırmış ve görevinden olmuştu. Denizlispor o zaman ki Fenerbahçe kadar kritik bir dönemde olmasada Daum için iyi bir rövanştı. Zira Daum'un gollerde ki sevinci abartılı derecedeydi bunun tek sebebi yukarıda bahsettiğimiz rövanş hissiyatıydı.

Maça gelecek olursak henüz 53. saniyede gelen muhtemelen çalışılmış gol bir an da şaşkınlığa sebep oldu. Bilica'nın uzun pasına Alex'in estestik pası ve sonuçta da Guiza'nın geçen seneyi unutturacak derecede bu sene iyi olan bitiriciliği erken golü getirmişti. Tam o an herkesin aklından geçen bu maç farka gider düşünceleri yerine benim aklımda olan acaba Fenerbahçe tempoyu düşürür mü sorusuydu. Ve aynen de öyle oldu, erken gelen golün sonucunda Fenerbahçeli oyuncular oyunu rölantiye alarak Denizlispor'a da pek umut vermeyerek maçı bitirmeye karar verdi.

İlk yarıya dahil konuşulacak pek fazla bir şey yok aslında çünkü Denizlispor'un çok umut bağladığı sağ açıktaki Bangoura ve sol açıkta ki Roberts yokları oynayınca Denizli hücum anlamında hiç bir şey yapamadı. Bunda Fenerbahçe'nin tempoyu düşürmesininde etkisi vardı lakin Erhan hoca bunu erken farkedip ikinci yarıda Selimiyespor'dan alınan Güray'ı Roberts'in yerine oyuna alarak biraz o bölgeyi harketlendirdiği anlarda elektrikler gitti. Evet komedi bir durum elektrik kesintisi nedeniyle 42 dakika beklenildi, ekran başında saç baş yolanlar, tribünlerde sıkıntıdan patlayanlar, bitsede gitsek diyen futbolcular...

Bu aslında başlı başına bir yazı konusu bile olabilir ama bu rezaletin üstüne pek düşmek istemesemde bir detayı vermeden geçemeyeceğim. Ne kadar doğru bilinmez ama dakikalarca çözülemeyen bu sorunu daha önceden kovulan stad görevlisinin 5 dk'ya çözdüğü söyleniyor. Doğruysa bu da ayrı bir komedidir.

Gelelim ikinci yarıya elektrik kesintisinin verdiği motivasyon kaybına kadar yani 58. dk'ya kadar Denizli de biraz biraz kıpırdanma görülmüştü tamda o dakikalarda Fenerbahçe adeta geçen sene saç baş yolduran Fenerbahçe'ye dönmüştü. Kimse önde basmıyor, paslar yerini bulmuyor. Guiza'nın maç bitti dediğimiz anda gelen golü ise liderliğin habercisiydi...

Aslında çok analiz gerektiren bir maç olduğunuda söyleyemeyiz çünkü Fenerbahçe'nin ilk maç sendromu meşhurdur buna rağmen iyi bir sonuç ve Denizlispor'da henüz oturmamış bir kadroya sahip olduğu için temposuz bir maç izledik. Aslında maçı tek kelimeyle özetleyende "temposuz" kelimesidir.

Taktik anlamda biraz konuşacak olursak klasik olarak Fenerbahçe sahaya 4-2-3-1 anlayışıyla çıktı. Erken gol ve Denizlispor'un zayıf olması yine Fenerbahçe'yi tam olarak tahlil etmemize engel oldu. Ama şu bir gerçek ki yeni transfer Andre Santos'un acil fizik güç depolaması lazım oyundan çok düşüyor. Ve birinin bu adama sol açık olduğunu hatırlatması lazım. Koca 90 dk boyunca 2 kere soldan ya inmiştir ya inmemiştir. Böyle sol açık olunmaz arkadaş. Girdiği pozisyonlarda hep göbeğe geçip bulduğu pozisyonlardan ibaret. Cristian ise şu an Santos'dan daha verimli bir transfer olarak duruyor. Yeri gelince attığı isabetli paslar, gerektiğine oyunu dikine oynayabilmesi ofansif anlamda artıları fakan yinede ondan bir Aurelio kadar hücum katkısı bekleyemeyiz. Defansif anlamda ise bana biraz yumuşak geldi, amiyane tabirle öpen türden bir ön libero değil yani. Aurelio kadar da topa ayağını uzatan bir futbolcu değil. Tabii zaman lazım onu görmek için, bekleyelim. Önder dün yerden harika bir kesici görevi yaptı. Hatta bir pozisyonda neredeyse 4-5 kere topu kesti. Ama gördüğümüz kadarıyla Önder'in gerek arkasına atılan toplarda, gerekse çalım yedikten sonra futbolcunun arkasında kaldıktan sonra hiçbir fonksiyon gösteremiyor. Ancak faul yaparak durdurabiliyor adamı. Bilica ise dün neredeyse tüm hava toplarını aldı yeri gelince hücuma bile destek oldu muhtemelen Daum onu vakti zamanında Luciano'ya verdiği yetkilerle oynatıyor. Ayrıca dün maçın adamı kim diye sorarsanız Bilica derim lakin son dakikalarda yaptığı fantazi çalımları bir daha yapmaması yoksa ona pahalıya patlayacağı görüşündeyim. Dikkatimden kaçmayan başka bir şey ise Emre. Ne zaman oyunda kendini gösterse oyun Fenerbahçe'ye dönüyor, ne zaman yokları oynasa Fenerbahçe oyundan düşüyor yani Fenerbahçe şu an için Emre ile doğru orantılı oyun oynuyor buda Daum'ın sisteminde Emre'nin önemini gösteriyor. Alex dün yine harika paslarla görevini yerine getirdi, Guiza ise bu sene farklı olduğunu anlatırcasına bu sezon ki 5. golünü attı hadi hayırlısı...

Yukarıda yazdığım gibi pek detaya inilecek taktiksel bir etüd yapamadık bu maçta haftaya oynanacak Sivas maçı daha net fikirlere sahip olmamızı sağlayacaktır. Söylemeden geçemeyeceğim Denizlispor'un Metz'den aldığı Kofi (Benin milli takımında 97 kez forma giymiş, 26 yaşında) ve Selimiyespor'dan aldığı Güray çok iyi oyuncular bu iki transferde Denizliye iyi gelecektir.

Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle...

Erdal HAKYEMEZ

9 Ağustos 2009 Pazar

Turkcell Süper Lig, Artık Başladı...















Turkcell firması güzel bir sloganla insanların futbol özlemini dile getiren reklamlar yapıyor. Hatta son reklamda bir dedeyi futbola olan tutkusuyla gözlerimizin önüne serip hem bizi duygulandırdılar, hem de 7'den 70'e futbolun bizlere neler ifade ettiğini çok güzel gözler önüne serdiler.

Süper Lig Cuma günü 1, Cumartesi günü 2 karşılaşmayla start aldı. Ve lig sürpriz bir açılışla Olimpiyat Stadı'nda 1-1 berabere biten Beşiktaş - İ.BB mücadelesiyle başlamış oldu. Cumaretsi Günü ise Sivasspor Trabzonspor'u konuk etti ve 2-1 galip ayrıldı. Yeni yapılanmaya giden Ankaragücü, ligin yeni temsilcisi Diyarbakırspor ile 2-2 berabere kaldı.

Lige heyecan veren en önemli 4 büyük takımı tek tek gözden geçirmek başlangıç için iyi bir fikir sanırım. İlk sıra kendi takımım Galatasaray'a... İyisiyle Kötüsüyle incelemeye başlayalım...

GALATASARAY

Şüphesiz transfer döneminin en gösterişli takımıydı Galatasaray. Kadrodan Hasan Şaş, Ümit Karan gibi tartışılan isimleri ve kulübün gelecekte düşünmediği oyuncuları göndererek yararlı bir temizleme yaptıkları düşünülebilir. Lincoln'ün takımdan gönderilmesi ise takım içi dengeler için çok akılcı bir hamle.

TRANSFERLER

Kritik noktalara yapılan kalitesi tartışılmaz yabancı transferler Leo Franco, Keita ve Elano birer Haldun Üstüner eseri. Ancak savunmanın göbeğine yapılan transfer Gökhan Zan tartışmaya açık. Mustafa Sarp ise emniyet sübabı duruşunda.

TAKTIK ANLAYIŞ (!) - (Bu kısmı seviyorum, Blog Adı olduğundan Sanırım :)

Takımın başına Frank Rijkaard'ın getirilişi bir mucize denebilir. Rijkaard hangi taktiği uygulayacak olursa olsun, hangi dizilişi tercih ederse etsin, kendisinden önce Galatasaray'da görev yapan teknik adamlara göre çok önemli artıları var;

- Bir takıma kaliteli oyuncular getirmek istiyorsanız kaliteli bir teknik adama ve o oyunculara söz geçirebilecek bir fenomene ihtiyacınız vardır (Rijkaard - OK)
- Kaliteli futbolcular kendilerinden daha az kariyere sahip kişileri dinlemeyecek kadar kaprisli olabilirler, bu yüzden susmalarını sağlayacak bir geçmiş gerekir (Rijkaard - OK)
- Teknik adam bir vizyona sahip olmalı, oyuncular bu vizyon ekseninde toplanmalı ve amaca güdümlenmeli (Rijkaard - OK)

ancak Galatasaray'ın bunca artısına rağmen karşı karşıya olduğu riskler de mevcut.

4-3-3 gibi cesaret isteyen bir sistemi oturtacak oluşum için bir kaç önemli kritere dikkat etmelisiniz:

- Kaleciniz Stoperlerinize hakim olmalı, toplu halde hücuma çıkan takım arkada çok boşluk bırakacaktır, kaleci karşı karşıya pozisyonlarda çok soğuk kanlı olmalı, iletişimi yüksek olmalı.

- Stoperde sahip olduğunuz 2 oyuncu birbirinden farklı özelliklerde olmalı. Bunlardan birisi "Kule Defans" dediğimiz uzun boylu karşılayıcı stoper. Servet Çetin bu alanda uzman. Diğer oyuncu tipi ise çabuk ve hızlı düşünme yetisine sahip, kademe yapabilecek bir oyuncu olmalı. Bu iş için takımda en uygun isim şimdilik Emre Güngör gibi görülüyor.

- Kanat bekleriniz uç açıkta oynayan oyuncularınızdan doğacak boşlukları doldurabilecek, onlara hücumlarda destek verebilecek ve geride kademe boşluklarını doldurabilecek niteliklerde olmalı. Bu nedenle çift yönlü olmalılar. Sağ bekte Uğur Uçar bulunmaz hint kumaşı gibi. Israrcı olunmalı. Sol bekte ise Hakan Balta'nın tek yönlü yani defansif olması problem yaratabilir.

- Orta alanda 3 adet göbek oyuncunuzdan en az ikisi koşarak ve ısırarak mücadele eden oyuncular olmalı. Rakibi yıldıracak ve top yapmasını engelleyecek oyuncular olmaları şart. Bu nedenle Ayhan Akman ve Mehmet Topal kesici olarak görev almalılar. Göbekte ise oyunun yönünü belirleyecek ve hücuma anlam katacak bir beyin gerekli. Elano bu iş için özellikle yaratılmış bir oyuncu. Hem koşup rakipten top alabilen, hem de topu ayağına aldığında mucizeler yaratabilen bir Anahtar oyuncu.

- Hücumda ise varyasyonlar denenebilir. 2 çabuk kanat oyuncusu tempolu oynamayı seven rakipleri yıkacaktır. Kapalı defans yapan takımlara karşı 2 adet kule santrfor ve 1 adet çalımcıya Elano'nun destek vermesi başarıyı getirir diye düşünüyorum. Bu nedenle ideal forvet hattı Baros, Arda ve Keita üçlüsüne teslim edilmeli, Kewell, Aydın, Nonda ise taktik gereği oyuna monte edilebilmeli.

Görünen o ki Galatasaray lige görselliğe dönük yapısıyla renk katacak. Kanımca Galatasaray hem çok gol atacak, hem de çok gol yiyecektir. Avrupa arenasında ise herşey şeytan üçgenine bağlı - Rijkaard, Arda , Elano...

İlk yazım olması dolaysıyla hem uzun hem bencil bir yazı oldu farkındayım.
Sonraki yazılarda objektif biçimde diğer ekipleri ve gündemi paylaşmaya devam edeceğiz.

Sevgiler - Saygılar

Cağlar Kulaksız

Hoşgeldik...














Evet yeni bir beyaz sayfa ile sizlerin karşısındayız efenim. Diyeceksiniz ki sizde nereden çıktınız, neden çıktınız? Hemen cevaplayarak ilk yazımıza giriş yapalım o zaman:

Bu blogun çıkışı sıradan bir olay aslında (aslında her şey biraz sıradandır ya neyse) sıkı bir blog okuru olan ben, artık okumanın beni kesmediğini bunun yanına birde yazmayı eklemem gerektiğini düşünür olmuştum ama bir eksik vardı. Bu konuda bencil olup tek başıma yazarlık yapmaktansa yanımda futbol bilgisine ve yazım gücüne inandığım birine ihtiyacım vardı. Bu kişinin kim olacağına dair arayışım sonucunda tamda aradığım profile uyan (her ne kadar takım sempatimiz hiç uymasada) caki101 (Çağlar)'ı bulmam ve onunda sağolsun bu önerimi geri çevirmemesi sonucunda blogun açılması için hiç bir engel kalmamış olmuştu. Kısa hızlı bir süreç sonrasında da blogumuzun ismini yine sağolsun Çağlar bulmuştur. İşte kısaca nereden çıktığımız sorusuna cevap budur.

Neden çıktığımız konusuna gelecek olursak:

Yazmak güzel şeydir, hele ki ilgi alanın olan bir şey hakkında yazıyorsan; yazabiliyorsan. Futbol hemen hemen her erkek için önemli uğraş ama bizim için uğraştan öte bir tutku. Kuşbakışı bakarsak olaya; blogları seviyoruz, yazmayı seviyoruz, futbolu seviyoruz. Müthiş bir kombinasyon. O zaman dedik ki blog açalım, futbol yazalım. İşte neden de budur. Tabii ki arada futbol harici yazılarımızada rastlayacaksınız.

İçerik olarak ülkemiz ve dünya futboluna dair her şey olacaktır.

Yeni olan her şeye destek şarttır. İyi - kötü tüm eleştirilerinize her zaman açığız. Blogumuzda zamanla çok daha iyi olacaktır, hem içerik hem görsel açıdan.

Yazımızı klasik replik ve bir teşekkürler bitirelim:

" Bizi izleyin..."

Ve bu önerimi kabul ettiği için Çağlar'a teşekkürlerimle...

Yeni bir yazıda görüşmek üzere...


Erdal HAKYEMEZ
Related Posts with Thumbnails