12 Eylül 2010 Pazar
12 Dev Yürek!
5 Eylül 2010 Pazar
Yenilendik, Yeniden Geldik
Değişiklikler şimdilik bunlardan ibaret ama kafamda yapılacak iki üç güzel iş daha var, tabii bunlar için de biraz zaman gerekiyor. Şimdilik ufak-tefek eksiklerimiz de olsa bu halimizle tekrar yayındayız.
6 Ağustos 2010 Cuma
Ellerin Titremesin Hocam!
29 Temmuz 2010 Perşembe
Avrupalı Fenerbahçe
10 Temmuz 2010 Cumartesi
Parliament Mavisi Forma
Bugünlerde çıkan söylentiye göre yeni sezonun, yeni tasarım forması "Parliament mavisi" forma olacakmış. Heyecanla bekliyoruz artık tanıtımı. Olursa nasıl olur? Süper olur kesinlikle ve ilk müşterilerinden biri olurum.
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Panenka Penaltısı: Bilinen Adıyla Totti Penaltısı
25 Haziran 2010 Cuma
Olmuyor, Kabullenemiyoruz Dina... - 25.06.2005
"kim ne baharlarda yaşadı, neler gördü hayattan neler ummuşken.
sen hangi mevsimlerin rüzgarısın, hangi baharin gülü,
seni bile kıskandı dünya bizden, ama olsun...
bu yakarışlar içimizdeki yeminleri biledi,
ismin vuslat olsun,
kavuşmak aşk,
unutursak cuma,
bil ki dünya bize haram olsun..."
24 Haziran 2010 Perşembe
"Bu Oyunun İçinde Yokuz…"
Uzun yıllardır Fenerbahçe tribününde renktaş olarak yan yana duran Vamos Bien üyeleri olarak beş yıl önce "Hasretinden Yandı Gönlüm" pankartıyla grup olarak davranmaya başlamaya karar verdiğimizde, tek amacımız, Fenerbahçe sevgisine ve tribün kültürünün zenginliğine katkıda bulunmaktı.
O günden beri, beş yıl boyunca, hedefleri doğrultusunda yoğun emek harcayan grubumuz, geçtiğimiz yıl ebedi dostlarımız Grup CK ve ÜNİFEB'le omuz omuza vermek amacıyla Maraton tribününden okul tarafı kale arkası tribününe geçti.
Okul tarafı kale arkasında üç grubumuzun üyeleri arasında kurulan samimi ilişki sonucunda, "endüstriyel futbol" tarafından unutturulmaya çalışılan dostluk,paylaşım, fedakarlık ve dayanışma gibi temel değerler hayata geçirildi ve sezon boyunca bütün Fenerbahçelilerin haklı olarak gurur duyduğu önemli işlere imza atıldı. Bütün rakiplerimizi kıskandıran bir tribün zenginliği yaratıldı.
Bunca yıldır yaratılan onlarca güzelliğe rağmen, üzülerek de olsa, Vamos Bien grubu olarak bugünden itibaren tribün faaliyetlerimizi süresiz olarak askıya aldığımızı bütün renktaşlarımız, kardeşlerimiz ve dostlarımız ile paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle,
Geçtiğimiz sezondaki Kayserispor maçı sonrasında çıkan ve aslında yasa uygulayıcılarının gereksiz ve anlamsız müdahalesi sonrasında büyüyen olaylar sonucunda içlerinde grup üyelerimizin de bulunduğu, her üç gruptan, 14 renktaşımız altı ay spor müsabakalarından men ve toplam 24 bin 38 TL para cezası aldılar. Bu cezalar grup üyelerimizin bugüne kadar aldığı ilk ceza değil. Daha öncede bu tür cezalar her üç grubun üyelerine de farklı zamanlarda uygulandı. Kayserispor maçı sonrasında verilen cezaların da tek maçlık bir yanlış anlama ve emniyetin hatalı müdahalesi sonucu gelen cezalar olarak görseydik, daha önceki haksız cezalarla hukuk yoluyla nasıl mücadele ettiysek bu cezalarla da aynı şekilde mücadele eder, gerektiğinde bütün maddi-manevi ağırlığına rağmen cezaları yüklenmekten gocunmazdık. Ancak sezon sonunda yasa uygulayıcılarının yaklaşımlarını ve kulüp yönetimimizin söz konusu yaklaşımlara karşı duyarsızlığını gördüğümüzde bunun artık bir maçlık hata değil tribünlere yönelik genel bir stratejinin parçası olduğunu açık olarak gördük.
Bugün yürürlükte olan ve çeşitli maddeleri daha da ağırlaştırılmaya çalışılan 5149 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Yasası” futbol dünyasının gerçeklerinden uzak, tribün kültürünü ortadan kaldırmak isteyen, tek taraflı hazırlanmış bir yasadır. Öznel kriterlerle, canın istediğinin suçlandığı, suçlanan kişinin savunma bile yapamadan cezalandırılmasının zeminini oluşturan bu yasa, en basit hukuk ilkelerini bile ayaklar altına alarak taraftarlara yönelik bir tehdit unsuru olarak rahatlıkla kullanılmaktadır.
Ne gariptir ki, çıkış manifestosunda sporun her tür şiddete alet edilmesine karşı çıkan ve bu konudaki hassasiyetini defalarca ispatlamış olan grubumuzun üyeleri, aleyhlerinde hiçbir delil olmadığı halde, bütün kamera görüntülerinde ve binlerce seyircinin gözünün önünde onlarca emniyet görevlisi tarafından şiddete maruz bırakıldıkları görüldükleri halde bir spor müsabakasında “şiddet uyguladıkları” iddiasıyla ceza alabilmektedir.
Buna karşılık,
Üç grubun yaptığı her güzel işi sahiplenip, kulübün resmi organlarında övünerek paylaşan, stadımızın duvarlarına yapılan güzel işlerin resimlerini asan Fenerbahçe yönetimi ise, ne yazık ki, temel hukuk kurallarına ve ilkelerine aykırı biçimde, savunma hakkı bile tanınmayan renktaşlarımızın yanında olmak yerine, sessizliğini koruma hatta haksızlığı yapanlara "teşekkür etme" yolunu seçmiştir.
Yönetimimize çok iyi bildikleri bir gerçeği tekrar hatırlatmak isteriz: Futbolun gerçek ruhunu oluşturan sayısı arttırılmış seyirci kalabalığı ya da "bindirilmiş kıtalar" değil, coşkulu tribünlerdir. Tribünler taraftarın sadece maç seyretmek için oturduğu alanlar değildir. Taraftar için tribünler, coşkunun, şenliğin, şamatanın, mizahın, yaratıcılığın, hüznün, hayal kırıklarının beraberce yaşandığı toplumsal alanlardır. Taraftarın duygusallığa dayalı bu sevgisi bugün “endüstriyel futbol” sisteminin sözcüleri tarafından “fanatizm” adı altında “suç biliminin” kavramlarıyla değerlendirilmekte, cezalandırılması gereken bir suç gibi gösterilmektedir. Parayla ölçülemeyen bu değerler, hakim piyasa sistemi tarafından "suçlanarak" dışlanmak istenmektedir. Gündelik yaşantımızın başka alanlarında da gözlemlediğimiz bir yöntemle, futbolun tümüyle bir piyasa, paranın konuştuğu alana dönüştürülmesi projesi ile sert polisiye güvenlik önlemleri beraberce geliştirilmektedir.
Fenerbahçe tribünleri bugün endüstriyel futbolun savunucuları ve sporda şiddeti önleme yasasının uygulayıcıları tarafından bir laboratuar olarak kullanılmaktadır. “Fanatizm” damgası altında, “karşılıksız sevgi”sini yaşayanlara yönelik açık bir savaş yürütülmektedir. Bu savaş ister farkında olsun ister olmasın, tribünlerimizdeki bütün taraftar gruplarını hedef almıştır. Bu tek taraflı savaşın temel amacı tribünlerin çok sesliliğini, çok renkliliğini ortadan kaldırıp; “endüstriyel futbol”ca makbul görülen, tüketmekten başka bir özelliği olmayan, piyasa kurallarına göre hareket eden, tek tip, sevgisiz, "sadece harcadığı paranın hesabını soran", bir seyirci profilini oluşturmaktır. Taraftar grupları ise anti-demokratik, hukukun en temel ilkelerine bile aykırı olan yasayla pasifize edilip, "havuç-sopa" yöntemleriyle, yönetim ve yasa uygulayıcıların sözlerinin dışına çıkmayan "uslu çocuklara" dönüştürülmek istenmektedir.
Fenerbahçe tribünlerinde başlatılan bu deneyim başarılı olursa dalga dalga diğer tribünlere de yayılacaktır. Bugünden hangi renge sevdalı olursa olsun bütün tribün emekçilerine söyleyecek tek lafımız var: " Anlatılan senin gelecekteki hikayendir!"
Ve son olarak,
Fenerbahçe tribünleri olarak dayanışmadan yoksun ve grup çıkarlarını genel tribün çıkarlarının önüne koyan bir yaklaşımla hikayenin sonunu getirmek mümkün görünmemektedir. Her geçen gün kendi içini yiyerek parça parça bir yok oluşa doğru gidilmektedir. Geçmiş deneyimlerin ışığında yaşananlar sanki tarihin tekerrürü gibidir. Birlikte davranabilme yeteneğinin gelişmesi gereken yerde ve anda tam tersi refleksler devreye girmektedir. Bu gidişin sonu bizim gideceğimiz yol değildir.
Aldığımız karar mücadeleden kaçma anlamına gelmemektedir. Sadece taşların yerlerinin sürekli değiştiği böyle bir oyunda yer almayacağımızı ifade ediyoruz. Biz böyle bir oyunda kimsenin oynayacağı bir piyon değiliz. Karşılıksız sevenler için, eğer birlik ve dayanışma yoksa, böyle bir oyunda galip gelmenin imkanı olmadığını biliyoruz.
Bu kararı alırken geride bıraktığımız süre içinde Fenerbahçe tribünleri adına olumlu, güzel ve önemli işlere imza atmanın vicdan rahatlığını yaşıyoruz.
Evlatlarına en büyük miras olarak Fenerbahçe sevgisini bırakacak olan grup üyelerimiz, bağlayıcı karar olmaksızın bundan sonra da, bireysel olarak Fenerbahçe’mizin yanında olacaklardır.
Faaliyet gösterdiğimiz sürece her zaman yanımızda olan bütün tribün gruplarımıza ve taraftarlarımıza teşekkür ederiz.
Saygılarımızla,
VAMOS BİEN
24.06.2010
18 Haziran 2010 Cuma
Pellegrini - Benitez - Mourinho Üçgeni
17 Haziran 2010 Perşembe
16 Haziran 2010 Çarşamba
Vuvuzela vs Zurna
Vuvuzela ve Uğur Meleke
"Güney Afrika da karışıklık çıkar mı bilmiyorum ama çıksın. Herkes orada sadece Dünya Kupası döneminde değil, her zaman güvenlik sorunları olduğunu görsün.
Vuvuzela da çalınsın, onların isyanıdır vuvuzela. Onunla seslerini duyursunlar."
Bunları söyledikten sonrada -özellikle ilk alıntı- yanlış anlaşılmamak için ironi yaptığını vurguladı. Aslında pek haksız sayılmaz, ne dersiniz?
11 Haziran 2010 Cuma
2010 Dünya Kupası Tahminleri
Gruptan sonra oluşan son 16 eşleşmelerine göre tahminimiz ise şöyle olacak;
8 Haziran 2010 Salı
2010 Dünya Kupası Grup Maçları Programı Ve Maç Saatleri
11/06 17:00 G. Afrika – Meksika
B Grubu
12/06 14:30 G. Kore – Yunanistan
12/06 21:30 İngiltere – ABD
13/06 17:00 Sırbistan – Gana
14/06 14:30 Hollanda – Danimarka
14/06 21:30 İtalya – Paraguay
15/06 17:00 Fildişi S. – Portekiz
16/06 14:30 Honduras – Şili
21/06 17:00 Şili – İsviçre
7 Haziran 2010 Pazartesi
Şampiyon İspanya!
5 Haziran 2010 Cumartesi
Havada Durdu Şahitleri Var
2010 Dünya Kupası Maç Saatleri
"12 Haziran'dan 21 Haziran'a kadar günde 3 maç oynanırken, 22 Haziran'dan itibaren grupların son maçlarında aynı grupta yer alan takımların maçları aynı saatte başlayacak ve 25 Haziran'da sona erecek son grup maçlarına kadar günde 4 maç oynanacak.
Üç maçın gün içinde başlama saatleri ise 14.30, 17.00 ve 21.30 olarak belirlendi. 26-29 Haziran tarihleri arasında oynanacak 2. tur maçlarında günde 2 maç farklı saatlerde oynanacak ve çeyrek finale kalan takımlar belirlenecek. Bu maçların başlama saatleri 17.00 ve 21.30 olarak tespit edildi.
29 Haziran'da sona eren 2. tur maçlarının ardından turnuvaya 2 gün ara verilecek ve 2-3 Temmuz tarihlerinde çeyrek final maçları günde 2'şer karşılaşmayla oynanacak. Bu maçların da başlama saatleri 17.00 ve 21.30 olarak belirlendi. 6-7 Temmuz tarihlerinde oynanacak yarı final maçlarından önce turnuvaya yine 2 gün ara verilecek. Yarı final maçlarının ardından tekrar iki günlük bir ara olacak ve 10 Temmuz'da üçüncülük maçı oynanacak.
11 Temmuz'da ise Johannesburg'ta oynanacak final maçının ardından 19. Dünya Kupasının şampiyonu belli olacak. Yarı final, üçüncülük ve final maçının başlama saati ise 21.30 olarak belirlendi."
4 Haziran 2010 Cuma
Martin Petrov
3 Haziran 2010 Perşembe
Bizden - Kısa Kısa #1
28 Mayıs 2010 Cuma
Bir Organizasyona Daha El Sallarken
20 Mayıs 2010 Perşembe
19 Mayıs 2010 Çarşamba
19 Mayıs Kutlu Olsun
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
17 Mayıs 2010 Pazartesi
Fenerbahçeli Olmak: "Olmak İsterdim"
"Nurizade Ziya Songülen olmak isterdim baharında 1907`nin,
Yanında iki kafadar dostu ile,
Belki bilir, belki bilmez attığı tohumun büyüklüğünü,
Sarı beyaz diye başlayan, ardından sarı lacivert olan,
O büyük heyecan ve gurur renklerinin,
İlk ve kurucu başkanı olmak isterdim.
Ayetullah Bey olmak isterdim yüzyıl evvelinde,
Bir efsanenin doğumunu çıplak gözlerle izlemek,
Futbol aşkıyla çıkılan bir maceranın ikinci başkanı olabilmek,
"Ben Fenerbahçeli`yim" diyecek kadar sahiplenmek isterdim,
Kadıköy`den doğan güneşi.
Topuz Hikmet olmak isterdim 1910`larda,
Bayrak kırmızısının üzerine meşe yaprağını,
Sari lacivert ile bezeyip,
Dünyanın "en büyük sevgisiyle bağlanılacak" armasını,
Nesillerden nesillere aktarılacak,,
En güzel ask mührünü çizmek isterdim.
Sağ haf Arif olmak isterdim Çanakkale Savaşı zamanlarında,
Bir cepheye koşup ülkemi savunmak,
Bir sahaya koşup FENERBAHÇE`mi yüceltmek için,
Tek canımı ülkeme verirken,
Aklımda sari-lacivert yarim ile toprağa düşmek isterdim.
Dalaklı Hüseyin olmak isterdim,
Bir büyük destanîn ilk teknik direktörü olmak,
Gönüllerdeki resim galerisinde,
İlk komutan fotoğrafı olmak isterdim.
Galip Kulaksızoglu olmak isterdim, Ardından binlercesi gelecek,
Her birinin ayrı bir kıymeti olacak,
Her biri binleri, onbinleri, milyonları coşturacak,
Bazen bir tanesi için herseyimizi vereceğimiz,
O gollerin birincisini atan olmak isterdim.
Zeki Rıza Sporel olmak isterdim,
Forması santraya katlanarak getirilen,
Öpülerek teslim edilen bir bayrak gibi,
Türk futbolunun ilk büyük golcüsü,
FENERBAHÇE`nin ilk futbol efsanesi olmak isterdim.
Cihat Arman olmak isterdim,
Sarı kazağından esinlenerek,
Kanarya sembolünü vermek Fener`e,
Kale direklerinin içinde bir duvar,
Rakiplerin bile gıpta ettiği,
"Uçan kaleci" olmak isterdim.
Saraçoğlu Şükrü olmak isterdim,
Delicesine sevdiği renklere 16 sene başkan olmak,
FENERBAHÇE Başkanlığı`nı,
Başbakanlıktan öte tutmak isterdim.
Dağlaroglu Rüştü olmak isterdim,
27 Mayıs`in ihtilal komutanlarına,
"Bu Kulübü işgal kuvvetleri kapatamadı. Sen hiç kapatamazsın" diye
kafa tutan,
FENERBAHÇE`nin tarihini yazan adam olmak isterdim.
Lefter Kucukandonyadis olmak isterdim,
Futbolunu görmesek bile hayran kaldığımız,
Dinlediklerimizle kalbimize taht kuran,
Türkiye tarihinin "ordinaryüs profesörü" olmak isterdim.
Can Bartu olmak isterdim,
Ayni gün içinde 2 golü atıp futbol sahasında,
Sonra da basketbol salonunda 28 sayı bırakmak,
Ezeli rakibinin potasına,
Türkiye`nin "Sinyor"u olmak isterdim.
Didi olmak isterdim 1970`larda,
Basının üzerine kaldırdığı Dünya Kupası`nda,
Ya da futbolun en sevilen ülke olduğu Brezilya`da,
Gördüklerinin çok fazlasını yasadığı FENERBAHÇE Cumhuriyeti`nde,
Aydınlık saçan bir "siyah adam" olmak isterdim.
Cemil Turan olmak isterdim,
Son siyah-beyaz fotoğraflı yılların,
Yıldıza hasret senelerinde Türk futbolunun,
Hani topu alınca ayağına,
Önüne gelene çalımı basan,
Ayaklarıyla düşünen adam olmak isterdim.
Selçuk olmak isterdim,
Kayhan olmak isterdim,
Hüseyin ya da Pesim,
Nezihi olmak isterdim deliliği aşkından menkul,
Rıdvan olmak isterdim,
Oğuz, Aykut...
Ya da unutulan bir sporcusu FENERBAHÇE`nin,.
Faruk Ilgaz olmak isterdim,
... Ya da İslam Çupi,
En güzel kelimelere raks ettiren,
Futbola ve onun sözlerine sari lacivert nefesler veren.
Sadece taraftar olmak da yeterdi bana...
Hüzünde göz pınarlarındaki bir damla yaş olmak isterdim,
Sevinçte havaya kalkan bir yumruk...
Bir damla alin teri,
Bir damla kan olmak isterdim sarı laciverdin üzerine düsen...
Sarının yanında lacivert olmak isterdim,
Ya da laciverdin yanında sarı...
Ben bir kez daha dünyaya gelsem,
Genç Fenerbahçeli olmak isterdim.
Daha da ötesinde dostum,
Ben bir kez daha dünyaya,
Sırf Fenerbahçeli olabilmek için gelmek isterdim..."
Şimdi Ne Yapmalı? Daha Sıkı Sarılmalı!
Eve geleli saatler oldu, zihnim o kadar bulanık ki çok kararsız düşüncelerim. Tam olarak ne düşündüğüme bir türlü karar veremediğimden yazı bile yazamadım saatlerdir. Şimdi başladım yazmaya ama hala çok kararlı değişim bazı şeylerde.
Sorular var zihnimde, onlarca hemde, durmadan ardı sıra geliyorlar. Aziz Yıldırım, Daum, futbolcular, Taraftar, Bursa, Beşiktaş, takımın geleceği... Benim cevaplarım ne olursa olsun bir gerçek var ki o da ne Aziz Yıldırım'ın artık bu kulüpte duracağı ne de Daum'un. Tabii ki futbolculardan da gidecekler olacak. Misal hani yediğimiz golde kademe hatası yapan Vederson. Hemde Trabzon'a gider. Hadi 4-5 haftadır bıdı bıdı kaleciler maç sattı diyenler, Vederson içinde aynısını söyleyin. Susmayın!
Bir şampiyonluk daha gitti, yine çimlere gömdük. Ama unutma Fenerbahçeli bizim her zaman en çok övündüğümüz İslam Çupi'nin sözünde geçtiği gibi;
"Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz."
Bir sevdadır. Sevdanızı yaşatın, öfkemiz geçecektir. Ama bu öfke ile yanlış şeyler çıkmasın ağızdan, daha fazla pişmanlığa yer yok yüreklerde.
Şimdi olduğundan daha sıkı sarılın sevdanıza, durmayın!
16 Mayıs 2010 Pazar
Hissettik, Artık Yaşama Vaktidir!
Biliyorum bu akşam yaşatacaksınız bize bu anı, şüphem yok. Haydi o zaman bir 90 dakika daha bağıralım;
FENER GOL GOL GOL, ŞAMPİYONLUK GELİYOR.
Unutmadan notumuda düşeyim, bendeniz okul sebebiyle Denizli'deyim. Hani son haftalarda diyoruz ya "Bu dünyayı yakarız senin için şampiyonluk gelince" diye. Bizim bugünkü maç organizasyonununda adı "Denizli'yi yakarız senin için şampiyonluk gelince" ne kadar manidar değil mi dostlar?
Evet inşallah yakacağız!
13 Mayıs 2010 Perşembe
Kupa Madrid'e Gitti
Yine üstteki adam. Liverpool maçının uzatmalarında olduğu gibi yine uzatmalarda attığı golden sonra yukarıdaki gibi kutladı kupayı getiren golü. Ulan Forlan, enteresan adamsın. İngiltere ne çekti senden bu yıl yahu.
Ne olursa olsun bir UEFA daha tat vermeden bitti.
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Ağlama Melis
"Attığı golden sonra "ağlama taklidi" yapan Fenerbahçeli Cristian, "Yenilmemizi isteyenler bu golde ağlamıştır, onun için yaptım" dedi !.. Maç sonrası Lig TV'ye konuşan Cristian Baroni, attığı gol sonrası yaptığıkları ilginç sevinci "Hafta boyunca hakkımızda çok şey söylendi. Maçta yenilmemizi isteyen çok kişi vardı. Golümden sonra o anda çok kişinin ağladığını düşünerek bu sevinci yaptık" diye konuştu..."
Zeki adammışsın vesselam, helal olsun. Böyle enteresan gol sevinçlerine bu ülke alışkın değil. Devam edin, millet görsel gol sevinçleride görsün.
Ve son olarak biz Umut Sarıkaya'dan ekleyelim:
Ağlama Melis. Ya da ağla açılırsın.
Video ve haber: http://www.ligtv.com.tr/VideoHaber/Default.aspx?r=1&hid=72131
9 Mayıs 2010 Pazar
Kaldı 1! Sabırsızlanıyoruz
Futbolcularımız pek fazla efor sarfetmeden - bunda gollerin dakikalarının katkısı büyük - bu zorlu deplasmanda kazanmayı bildi.
Lemerre ve Özat maçı kanatları kullanarak kendilerine çevireceklerini düşünmüş ama İlhan bu hücumlar için doğru adam değil. Ve tabii ki Rothen bir şeyler yapmaya çalışsada, Mehmet Çakır'ın etkisizliğide zaten bu düşünceyi eyleme geçirmeye izin vermedi.
- Ümit Özat. Seni severdik, sayardık. Ama sırf yönetimle aran kötü diye şu çirkeflikleri yapman, anneler gününde bariz ofsayt olan bir pozisyon için hakemin annesini malum sıfatla nitelendirmen inan ki tüm birikimini yok etmek için yeterli sebep. Yazık ettin kendine, artık sana saygı duyulmasını bekleme. Bu hırsla evet belki Ankaragücü'nün başına geçersin ama daha fazlası senin için hayal artık.
- Hürriyet Alex çıktıktan sonra da mı onu markaj etti? Ondan sonra göremedim de.
- Mehmet 32 haftada yapamadığını 33. haftada yaptı ama tamda zamanında yaptı. Hani ilaç gibi gol derler ya öyle oldu, maçı rahatlatan o goldür.
- Guiza golünde şanslıydı. Serkan'a çarpmasa top kaleye paralel gider, birisi uzaklaştırırdı. Ama golden sonraki sevincin, armamızı öpüşün helal olsun dedirtti. Bende öptüm seni.
- Cristian bu gol senin vitrinin için iyi olacak yiğidim.
- Ankaragücü'nden bu maçtaki performansları itibariyle hiç kimse 3 büyüklerde oynayamaz.
Zor dediler, kolay geçtik. Kimilerine de güzel kapak oldu. Kaldı 1! Sabırsızlanıyoruz.
Bank Asya 1. Lig / Kısa Kısa
- Buca Süper Lig'e hoş geldin, çoktan haketmiştiniz.
- Adana adına kimse üzülmesin, playoff'dan onlar gelecektir muhtemelen.
- Hacettepe düşmeyi hakeden takımdı, bir çok insanında düşmesini istediği takım. Düştüler, iyi oldu.
- Mersin İ.Y ve Ergün Penbe bu ligde kalmayı hakediyordu, düşseler üzülürdüm.
- Ç.Rize kıl payı yırttı. Şu son hafta deplasmanı Kocaeli hariç hangi takım olursa olsun ecel terleri dökeceklerdi.
- Koca Kocaeli sen bu durumlara düşecek takım mıydın?
- Oysa ki Dardanel iyi futbolla başlamıştı bu lige.
Son güle güleyi Hacettepe'ye söyledikten sonra artık sırada playoff heyecanı var. Bekliyoruz.
Helal Olsun #2
Ve bizden naçizane helal olsun alan yazının o kısmı:
"Son olarak maçtan önce "Fener gol gol gol 30 sene oluyor" tezahuratı aptalca.
Açta götüne gül derler adama.
Sen kupada yarı final görememişsin, ligte formalite maçı oynuyorsun. İkisinde de final oynayan adama aa başaramadın diye gülüyorsun.
Eee önce kendine bak sonra başkalarıyla alay et."
Yazını tamamı için:
http://wwwextensor.blogspot.com/2010/05/galatasaray-antalyaspor-1-2.html
Pulis'e Kitson'dan Ayar
En son, basın toplantısında Tuncay ve Dave Kitson için "alınganlar" ve ''Çok fazla para kazanıp bir balon içerisinde yaşıyorlar. Hayatın gerçeklerinden uzaklar'' cümlelerini sarfetmişti. Ne kadar doğru bilemeyiz ama bir kaç gün önce ajanslara düşen habere göre Kitson hocasının bu açıklamalarına inceden de bir ayar vererek cevap vermiş:
''Futbolcu olmadan önce bir süpermarkette 5 yıl rafları düzenledim. Gerçek hayatla baş etmeyi biliyorum''
Eğer doğruysa ağzına sağlık Kitsoncığım.
Not: Şu fotoğrafa baksanıza harbi uyuz bir tipi var yahu adamın, çok pis taktım.
Anneler Günü
Bugün anneler günü. Yani dünyanın en kutsal varlıklarının günü.
Annesi yaşayanlar, yakınında olanlar. Sarılın, öpün annenizi mutlu edin onları. Yaşamayanlar ise bir tebessüm göndersinler onlara, nasılsa göreceklerdir.
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
7 Mayıs 2010 Cuma
Küçük Şifo / Başınız Sağolsun
Küçük Şifo hayata bugün gözlerini bir daha açmamak üzere yumdu. Üzgünüz, buruğuz. Başımız sağolsun, başınız sağolsun.
Olmasaydı Zalad Abiniz‚ N´olurdu Haliniz?
Genç Fenerli'ler durur mu yapıştırmış cevabı.
Ehh Şampiyonlar Ligi'de elden gidince takımlarının haline üzülen taraftarlar soluğu Nevizade'de alırsa böyle olur. Geçmişini bilmeyen geleceğinide bilemez. Ayrıca ne içtiyseniz aynısını Beşiktaş'lı kardeşlerinize de veriniz.
Sapsarı Melekler!
Fenerbahçe Acıbadem için sezon bitti. Sezonu 3 şampiyonluk kupası ve 1 Avrupa ikinciliği ile kapadı. Dün VGSTT-FBA final serisinin son maçı TVF 50.Yıl salonunda oynandı ve Fenerbahçe Acıbadem'in 3-0'lık üstünlüğüyle sona erdi. Bu sonuçla Sarı Melekler namağlup şampiyon oldu. Kızlarımız için burada düzinelerce methiye düzebiliriz. Fakat bunların hiç biri bu takımı , bu oyuncuları , bu başaraları ifade edemez.
İlk sete Fenerbahçe Acıbadem tutuk başladı ve ilk teknik molaya 8-4 önde girdi. Fark bi ara 6 sayılara kadar çıktı fakat maçın sonlarına doğru oyuna ağırlığını koyan Fenerbahçe seti 25-22 kazandı. İkinci set ise daha çekişmeli geçti. İlk teknik molaya 8-6 ikinci teknik molaya 16-13 önde giren Fenerbahçe Acıbadem avantajını koruyamadı ve 20'li sayılarda beraberlik geldi. Sette 24-24'lük beraberlik varken Eda Erdem servise geldi ve ace yaptı. 1 sayı farkla öne geçtik. Ve ardından Seda Tokatlıoğlu Neslihan'ı çok güzel bir şekilde blokladı ve seti getirdi.
Üçüncü setin başında file önüne adeta duvar ördük. Setin başında 3-0 öne geçtik ve bu 3 sayıda bloklardan geldi. Rakip mola aldı ve mola dönüşünde Gamova'yı çoştu bu sefer. İlk teknik molaya 8-3 önde girdik. Farkı 11-3'e kadar çıkardık fakat VGSTT 13-13'de beraberliği yakaladı. Jan De Brandt iki molasınıda kullanmasına rağmen rakibin etkili oyununu engelleyemedi, fakat yinede Fenerbahçe Acıbadem ikinci teknik molaya 16-14 önde girdi. Teknik moladan sonra vitesi yükselttik ve seti 25-21 kazandık.
Sezonun ilk resmi maçında ilk sayımızı Natasa Osmokrovic ile kazanmıştık. Sezonun son resmi maçında şampiyonluk sayımızıda Nati aldı ve bir yerde hem sezonu açan hem sezonu kapayan oyuncumuz oldu. Oyuncularımız ise ödüllere damga vurdu.
En iyi pasör: Naz Aydemir
En iyi libero: Nihan Yeldan Güneyligil.
En iyi blokör: Çiğdem Can Rasna
En iyi smaçör: Ekaterina Gamova
En skorker oyuncu: Ekaterina Gamova
MVP: Ekaterina Gamova
VGSTT'li Gözde Kırdar ise en iyi servis kullanan ve en iyi serviş karşılayan oyuncu ödülünü kazandı.Nati ve Eda Erdem'in ödül alamamasına üzüldüm açıkçası.